Çarşamba, Aralık 30

hayal 2

-yalnızlık, çaresizlik ve hayal kurma konusunda çokça yanılıyorlar. çünkü hep bir yerlerde daha yalnızları, daha çaresizleri ve sadece hayal adı verilebilecek şeylerden düşünenler var, dedim.
-muhakkak,dedi.
kabullenmesine şaşırdım.

Pazartesi, Aralık 28

hayal 1

- anlamak, bilmekten sonradır. susmak da anlamaktan sonra, dedim.
- peki "bildiğin halde susmak" nedir,dedi.
sustum.

Çarşamba, Aralık 23

ve karınca kolay bir cinayettir her insan için

1-mesala aramak var
1-durmak koşmak yürümek olduğu kadar
2-sen dururken kalbin koşuyorsa
2-ya da sen koşarken kalbin duruyorsa
2-fiziğe ters düşersin amenna.
3-ama dünya hem en alçak yer
3-hem ahiret tarlası
4-böyleyse
4-ve yollar uzanıyorsa önünde
4-hiç birini tercih etmemen
4-kararsızlık değil
4-birinci anlamıyla dünyayı tercih etmemendir
5-ve fizikle kavgalı olabilirsin
5-çünkü "bu lanet dünyanın gerçekleri varsa bizim de hayallerimiz var."*

*dücane cündioğlu

bir de şöyle bir şey var:
"dikkat edin: insanlar başkasına verebilecekleri bir şeyi elde etmeye çabalamaktan günden güne uzaklaşıyor. edinilmeye çabalanan şey bencilce muhafaza edilebilecek türden. ismet özel."
başlık ibrahim tenekeciden.

23 aralık 2009 [şu undefined olayını çözemedim de hala :)]

Cumartesi, Aralık 19

yine yeniden ve hep aynı yer

1- nefes alıp vermek çok yorucu olabiliyor bazen.
1- tamam kul olmak, tamam kul olmak.
1- neresi dünya?
1- imkansız diye bir anlam olmasaydı keşke.
1- kapalı (hayat).
0- hiç.

Pazartesi, Aralık 14

kıskandım da ne oldu hayattan kendimi

1-geçtiğimiz günlerden birinde, evvel zaman içinde yani, beni uzun zamandır tanıyan bir arkadaşıma, beni uzun zamandır tanımayan biri benden için, "çok sessiz ve çekingen duruyor." demiş. arkadaşım da "yoo, öyle değildir." demiş. üstelik ikisi de haklı...
2- leyla mecnuna gidince mecnun,"sen leyla isen, peki bu benim içimdeki kim" demiş. çok fazla haklı...
3- hz.musa “rabbim! bana göndereceğin her hayra muhtacım” demiş. en fazla haklı...
4- başlığı da ibrahim tenekeci demiş. o da haklılardan.

Pazar, Aralık 6

birinci yıl -gecikmeli-

üstünden beş gün geçmiş ben bile yeni fark ettim, ortaokulda günlük yazardım. çok uzun seneler yazmaya devam ettim ve günlüğümü ilk yazmaya başladığım günü hiç unutmazdım o zamanlar. kendime bir sözüm var belki bir gün yeniden başlarım diye ama neyse.. neyin üstünden beş gün geçtiğine gelince, blog açılalı bir yıl beş gün olmuş.
zaman ve ben hep ters köşe...

Cumartesi, Aralık 5

uçsam

hayal kurmayı seven çoğu insan hissediyor herhalde. dünyaya sanki dünyanın dışından bakıyormuş gibi seyrettiğimizde, bana sıkışık gelen şeylerin bazılarına çok geniş olduğunu görüyorum hayretle. bütün hislerinde coşkuyu yaşayanlar var. daha düzgün anlatacak olursam, mesela bana niye birçok şey önemsiz geliyor anlayamamışımdır. örneğin birşey yapılacaktır, herkes fikrini söyler, hayat için detay birşeydir bu, ya da bana çoğu şey detay geliyor neyse, insanların kendi fikirlerine bu kadar coşkuyla bağlanmasını şaşkınlıkla izlerim. bana çok önemsiz gelir, detaydır çünkü ve salarım bu durumda, karşıdakilerin dediğini yaparım, eğer onlar için önemliyse onların dediği olmalı tabi ki, derim.

bir gün daha bitti...

Çarşamba, Kasım 25

bir gamzelik rüzgar yetecek

1- doğru karar, karar verenin çıkarlarını korur.erdem bir yanlışlıktır. (zannedersem nihat dağlının bir kitabında okumuştum bu sözü ama o da alıntılamıştı bir yerden, kim olduğunu hatırlamıyorum, bilen varsa söyleyebilir.)
2-sorumluluk alma ve doğru insan olma arzumuz ne kadar fazla olursa o oranda yıpranırız. ama biz yine de o arzuyu büyütelim içimizde.
3-insan ne ararsa arasın bir şeyler bulduğunda onu kendine kattığından,her bulduğu kendini tanıma ve anlama yolunda bir adımdır.o yüzden neyi ararsak arayalım bulduğumuzda hem aradığımızı hem kendimizi,bulamadığımızda ise kendimizi bulmuş oluruz.
4-muttakiler, bollukta da darlıkta da veren, öfkelerine hakim olan ve insanların kusurlarını bağışlayanlardır.(Âl-i imrân / 134)
5- henüz vakti gelmedi ama şimdiden kurban bayramımız mübarek olsun.

not : başlık ömer lütfi mete'den..rahmetle..

Pazar, Kasım 22

durduk ve yenilgiden umutlandık

bazen bir benzer ararsın, sebep olsun diye değil sebepsizliğe kanıt olsun diye, yani herkesin hayatında vardır, bir gün bir yağmur yağar ve herkes ıslanır, durup göğe bakarsın sen, durup göğe bakmak...

sebep var sebepsizlik de var, bütün kavramların, nesnelerin veya başka başka anlamı olan kelimelerin elini uzattığında onu tutup tamamlayacak olan kavramı , nesnesi veya başka başka anlamı olan kelimeleri vardır. sebep ve sebepsizlik gibi...

bizim de vardır inşallah...

not : başlık turgut uyarın şiirinden alınma

Salı, Kasım 17

sevgi ehli,sessizlik, bir mumun aydınlığı ve kalp

1- sevgi ehli bencillikten uzaktır.
2- sen anlat denmedikçe anlatmıyorum, üstelik anlatamamak içimde de yer etmiyor.
3- ama neyi ve nasıl anlatmamak, bu sefer anlam anlam doğurmasın lütfen.
4- anlatmak için anlamak lazım, yeterli değil belki...
5-içinde kendinle paylaştığın şeylerin olması güzel şey yine de.
6- kendinin değil ama başkalarının bencilliğine müsaade edebilirsin çünkü fark etmenin zamanı vardır.

Çarşamba, Kasım 11

çocukken daha çok mutlu olurdum

bir keresinde köye gitmiştik, köyde de amcamlarla pikniğe. çocuktum o zaman annemgil yiyecekleri hazırlarken biz de biraz uzakta oyun oynuyorduk. oyun oynadığımız yerin yanında nohut tarlası vardı. ben yeşil nohutu çok fazla severim. gözümüz düşmüştü. amcamın çocukları koparıp koparıp yemişlerdi. ben de sahibinin haberi yok diye tutmuştum kendimi ama çok zor tutmuştum. çok canım çekmişti. sonra oyun vs . bitti ve gitme vakti geldi, tam o ara bir adam geldi yanımıza, babamgille ayak üstü sohbet etmeye başladılar, o gördüğümüz nohut tarlasının sahibi çıktı adam, babam da benim nohutu çok sevdiğimi söyledi, ve adam gidip bana bir sürü , ye ye bitmez derecesinde nohut toplayıp getirmişti, amcamın çocukları da daha önceden doyunca yedikleri için hepsi bana kalmıştı..

Cuma, Kasım 6

bir ışık olmalı

bir ışık olmalı
insan genişlemek için karanlık
yutmak zorunda olmamalı
aslında genişlerken binlerce ışığı
kapsayabildiğinin farkına varmalı

bir ışık olmalı
elimde değilin elini
gelip boşluktan tutmalı
ağlamak için titreyen bir bedenle
başa çıkılmalı
ve elimde değilin eli
leylayı öldürmemeli
havvayı da, ayşeyi de, rüyayı da
ve hatice ve züleyha
aklımı size emanet edebilseydim

bir ışık olmalı diyordum
soğuduğunda ısıtan
yani mesela "elif, leylayı öldürme" deniyorsa
gece gündüz dua etmeli leyla ölmesin diye
bir yürek vurgunu olabilir leyla diyene
leylayı cinderellavari kim tarif etti bilmiyorum

bir ışık olmalı
elimde değilin elini de leylayı da
ve havva ve züleyha ve hatice
hatta ayşe
biraz da rüya
aklımı hissetmiyorum

en son bir ışık olmalı diyordum ya
doğduğumdan beri
ki fark etmez kaç yaşında olduğum
yüz, bin hatta on bile olsa fark etmez
hep bir yerlerde barış derken
savaşı kasteden insanlar var
ve dağına göre kar olmalı diyenler
oysa kar yağdı mı dağ da beyazdır
tepe de, çukur da
ve dağda tepeden daha çok kar olması
karın dağı sevmesinden çok
dağın karı sevmesiyle alakalıdır

bir ışık olsaydı
elimde değilin eli
o ışıkla görebilseydim seni

Pazartesi, Kasım 2

zıtlıklar alemi

galiba evrende şöyle bir düzen var, tam olan bir şey iki zıttın birleşmesinden oluşuyor, ve onu anlatmak istediğinde hem dediğin hem de istemeden dediğinin zıttı anlama katılıyor, ona da görecelilik diyoruz, belki.. şimdi öyle düşündüm yani..bu ara bende de var, birşey demek için birşey yazıyorum sonra yazdığımda demek istediğimin tam zıttı bir anlam olduğunu fark edip geri siliyorum, hiçbişeyi tam ifade edemiyorum..

Pazartesi, Ekim 26

hızır, o boğaya pelerin dışında bir çıkış göster* (sin)

amin..

*selahattin yusuf

0 yoruma not: bu duaya çokça amin denilsin isterdim...

Cumartesi, Ekim 24

tanımlarım allak bullak 2

günlerin birbirinin aynı olması : düzen, sonra da alışkanlık gibi bir hastalığı olan insanın düzene alışmasından dolayı ortaya çıkan durum. eylem olarak zorunluluklarımız var ama soyut şeylerde bu zorunluluk yok. bir yanda ziyan diye tarif edilen iki günü eşit olmaklıktan kurtulmanın yolu var yani. her gün yeni bir şey öğrenmek, anlamak, düşünmek de bizi zayilik çukurundan beri tutabilir.

kapitalizm : giderek her bireyi köleleştiren,her köleyi bireyselleştiren şey.

can kulağı: hani bakıp görmemek gibi duyup dinlememek de mümkünse, çünkü bakılan veya duyulan şey, anlamlandırmadan yoksun olduğunda bir hiç nisbetinde oluyorsa, ve bakmak için kalp gözü varsa, duymak için de can kulağı vardır.

yusuf özkan özburundan allak bullak bir tanım;
düşünmek : düştüğün yerin farkına varıp düşmeden önceki yerinin düşünü görmek demektir.

Pazartesi, Ekim 19

göz'ünü aç

birçok şey zor görünüyor, hani kıydığımız da kendi yüreğimiz aslında, niye bedelmiş gibi düşündüğümü anlamıyorum.
parçalanmış aynaların içinde kendimizi de paramparça ve kendimiz olmayan gibi görürken, yanılıp yanılıp damlalarımla aynaları daha bulanık hale getiriyorum. hani bir gözümü açsan diyorum allah'ım, bir de beni ben bırakmasan, bir de hissettiğim yanılmış olmak olmasa, bir de hazır olan gerçek olsa, elimde değil çünkü...

Perşembe, Ekim 15

ilginç

1- zaman ilginç, bizi memnun etmesi için illa değişmesi gerekiyor, bazen hızlı geçsin, bazen dursun, bazen en azından akşam olsun (özellikle işyerinde).. zaman, an olabilir.
2- ilginç, o kadar cesaretsiziz ki, kendi kararlarımızı başkalarına aldırmak çok sevimli geliyor..
3- ilginç, başkalarının eksikliklerini kendimizinkilerden daha çok önemsiyoruz..
4- ilginç, gece olunca uyumasam deyip uyuyorum..
5- ilginç değil, Kendinden yine Kendine...

Cuma, Ekim 9

çocukluğum

insanlar değişiyor ya, bir yandan güzel birşey, kötüyken iyi olma şansın var, diğer yandan buruk, iyi olduğunu bildiğin kişileri uzun süre görmediğinde tedirginlik hissediyorsun, değişmiştir mutlaka ve ama eskiyle bağı ne kadar kalmıştır diye.

dün böyle bir gündü. on küsur yıldan sonra bilhassa onun ama biraz da benim özel şartlarımızdan dolayı görüşemediğim arkadaşımla görüştüm, o beni bulmuştu.

ayrılırken şöyle dedik, "evet, gözler hiç değişmiyor!". ben de içimden dedim ki, "evet ben de çok değiştim ama ne garip o da ben gibi değişmiş ve yine farklılık yok."

birileriyle tanışıyoruz, onların hep hayatımızda ve dahi kalbimizde bir yeri oluyor, sonra bir vakit geliyor, göçmen kuşların sıcak diyarlara göçme mevsimi gibi bir vakit, yanımda kalsın istiyorsun, üşüeyecek bile olsa yanımda kalsın, çünkü ben de üşüsem bile yanında kalırdım, bazıları gidiyor, bazıları kalıyor, bazıları da dönüyor işte, neyse ki aynı yerdeyim diyorsun, evet galiba ben hep aynı yerdeyim..

Cuma, Ekim 2

diyorum ki

içteki savaşı bitirmek mümkün değil ama bazen durulsa denizim diyorsun. sürekli fırtınada yol almaktan yoruluyor denizci, sakin, dingin bir deniz..hava güneşli, gözbebeklerinde hem gökyüzü hem yeryüzü..

hayal kurmak kötü değil diye fısıldamak isteyebiliyorsun bazen denizin kulağına, deniz de duysun, zerresi de duysun..duymak isteyen herkes duysun, herkes de duymayı istesin istiyorsun..

istiyorsun, istiyorsun, istiyorsun...

Çarşamba, Eylül 30

Bir şem'a ki Mevla yaka üflemekle sönmez

bazen birilerine faydan dokunsun istersin, sonra kendine bile faydan olmadığını fark edersin, garip bir hüzün oluşur...ne dur diyebilirsin kendine ne kal..
nerde gizlenmiştir şu düğüm düğüm yolların anahtarı bilemem ama, vardır nihayetinde. bir de kusurlar var, olmaması abes olanlardan, bunda da yanılıyor insan. mesela insan insan deyip durmam da bir kusur, ben de insanım, nasıl dışardan bakayım, ben deyince de eksik ya da fazla kalıyor..
neyse..
kusursuzluğun sahibini bilmek, bir de sevmek, ne genel ne detay çizgisinde oyalanmamak..

Çarşamba, Eylül 23

susmak susmak susmak

bir şeyin az ama öz olmasını istediğin zaman, insanların o öz dışındakilere hiçbir kıymet vermediğini düşünmesini engelleyemiyorsun. oysa kimseye veya hiçbirşeye kıymetsiz sıfatı koyabilecek kadar yetkin ve kıymetli biri değiliz nihayetinde, derdimiz sadece kıymetli olana işaret edip kıymetsize dair sözler söylememek. iyi olanı tarif edebilirsin ve bu tarif , kesin hudutlarla belirlenmemiş ve başkalarınca iyi olan şeylere kötü dediğin anlamına gelmez. görecelilik diye anlatılagelen şey işte..
bi de söyleyebilsem..

Pazar, Eylül 13

yanılsama

1- ne kadar acı
adımımı kocaman bir çukura atmış olmam
ve gece olması
sokakta sadece çığlık sesinden korkan
insanların dolaşması..

2- "masal, gerçekten daha anlamlı.."

3- varlık...yokluk...ayna...yanılsama...

4- demek istedim ki,- sahip olamadıklarını düşünerek mutlu olamazsın. keza aslında sahip olduklarımızla da mutlu olamayız. hatta belki mutluluk veya mutsuzluk üzerine yoğunlaşmaya da gerek yok. "ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.*" denildiğine göre buna odaklanabiliriz. *zâriyât / 56

5- kaydı yayınla deyip, tekrar okuduğumda gördüm, sahip olmak mı demişim?

Cumartesi, Eylül 5

Nöbet

ara sıra nöbet tutabilir gece, gündüz için
bir ömrün en savunmasız kıyısında
varlıkları gibi, kendilerini değil fakat
birbirlerini tamamlamak kaygısıyla

şimdi bir gülümseme
anılarını bile ceplerine saklama
sorumluluğunu almış bir çocuğun
gözlerinde dursa
ve aya konsa
hıçkırıklarını fark etmeyen insanların
gecesi daha aydınlık olmaz mıydı?
ve yarımküre hesaplarına
aldanılmasaydı
şimdi bir kadın
koklayabilirdi
kızının ipek saçlarını

ara sıra sağnak sağnak
acı düşer insanın
topraktan kopmuş bahtına
toğrağa değdiği yerde insan
kendini beklemekten hırpalanmış çıkar
ve yorgunluğu
sükûnete çevirmek umutsuzluğu
"gözlerimi açmayın biriktirdiklerim var
samimi bir utanç yanağımdaki" diyememenin suskunluğu
ve hatırlanılmamış bir kimlik kolaylıksa
her zaman daha kolay olandır,
taşa tutmak züleyha'yı
en şeytansızken bile
yusuf olunamıyorsa

şimdi bir çocuk billur bir durak olsa
beklese ki ben elinden tutsam
beklese ki ben elinden tutma(z)sam
gülümseyerek bakılmıyor aya
ara sıra nöbet tutabilir ay, güneş için
bir ömrün en savunmasız kıyısında

http://www.cemaat.com/nobet

Pazar, Ağustos 30

huzurun bir tarifi de ramazan

bir şey arayıp, aradığın şeyin nerede olduğunu bilip, kapısı ve penceresi olmayan dört duvar bir tavanın ortasında oturduğunda tek yapabildiğin duadır. bazen öyle hissedersin, bazen de gerçekten öyledir, ama madem dört duvar bir tavan ve bir ruh var , hissin gerçekliğini bulabilmek zor olmasa gerek.
dört duvar bir tavanın ortasına seni koyan, aradığın şeye seni ulaştırmayacağım demek istiyor değildir, eğil -eğil de bir bak kendine, duvarları ayna yap, hatta belki kapı olur pencere olur,ben yanından gitmedim, gitmeyeceğim, diyordur. insanın aradığı şey her zaman yanındadır biraz...

Salı, Ağustos 18

feda,vefa

insanlar birbirinden neden birşeyler ister? düşünüyorum, aslında birilerinden birşeyler beklemeden çok kolay yaşanabilir. ama bu sefer de bu kısma odaklanıldığı için kişilerin sizden istekleri, beklentileri gözünüzde büyümeye başlıyor. bence insan kendine bir yer belirlemeli, daha çok verenlerin tarafı mı, alanların tarafı mı?

gözümün önünde gereksiz bir sürü ayrıntı dolanıyor. önemliler sıralamasını doğru yapabildiğimizde herşey basit ve kolay hale gelebilir.

kişinin her duyduğunu söylemesi onu yalancı yapabiliyor ya, kişinin her duyduğuna inanması da onu cahil yapıyor sanki...

Perşembe, Ağustos 6

olmakçokzor

insan kolaya meyilli. veya bazen beklemenin zoru kolaylaştıracağını sanıyor. ben hep bu zamanda düğümleniyorum.
...
ütopik...bu ara bu lafı çok duyuyorum. bir şeyler söylüyorum, söylediğimin kesin bir ucu ideal ama hayal(ütopik) olana değiyor.
...
engelleri durarak aşmaya çalışıyorum. ilginç. insan önündeki engeli, dibinde durup saatlerce "sen orda olmamalıydın" diye düşünerek aşabilir mi?

Salı, Ağustos 4

mekan

1- hayal alemi
2- masal dünyası
3- kitapların içi
4- ama kesinlikle su, hava, toprak, ateş değil
5- var değil ama yoka çok var
6- istenilen aslında belki ama sindirilemeyen
7- anlamadınız biliyorum ama
8- öyle işte...

Cumartesi, Ağustos 1

hayat

sabır ile hamd etmektir. ki kaçmaya çalıştığın hep mutsuzluk, yakalamaya çalıştığın da hep mutluluktur (güya). sanrıdan ötesi değildir perde dahilinde gördüğü insanın. hayatı en iyi sonu anlatır belki de. onun da en güzel tanımlarından birini mevlana yapmıştır : şeb-i arus .
sonu vuslata çıkan bilinmez bir yoldur, hayat.

eksik

...son zamanlarda neyi söylemek istesem, bütün cümlelerin eksik olduğunu fark ediyorum. konuşmak yerine susmayı tercih edişimin nedeni bu mu acaba?

...bütün cümleler eksik çünkü her durum için geçerli değilse de, belki de söylemek istediklerim de eksik. her durum için geçerli değil ama, evet.

Perşembe, Temmuz 23

tesadüfsüz bir yarımlık

1- bu hayat bozbulanık.
2- büyümek, çocukluğunu özlemek için midir?
3- hiçbirşey insanı tanıyabilmek için yeterli değildir. acaba hüsn-ü zan boşuna mı var zannediyorum?
4- insan bir orman, orman bir kibrit.
5- pamuksu bir bakışla çivilensem dünyaya
bakan sadece kendini aynada görebilen olmasa
6- ...

Cuma, Temmuz 17

normal

1- bütün anormaller, toplumda, normal görülmeye başlıyor. normallerin de hep geçerli (!) bahaneleri var. ben karşısındayım. başka?
2- bir civcivi bir kutuya koymuşlar, beslemişler, beslememişler mi?
3- hayal meyal'i bir günde bitirebileceğim bir iş verdiği için allah'a şükürler olsun. (bardağın dolu tarafı)
4- içki bütün kötülüklerin anasıdır. bütün kötülüklerin babası da bencilliktir. bencillik kötüdür..bencillik kötüdür..bencillik kötüdür...benc....
5-insan gözünü perdeleyen , her şeyi bir arada aynı anda görmekti.(bahaeddin özkişi)

Cuma, Temmuz 10

rüya, hamur ve tomurcuk

gördüğümüz ve hissettiğimiz her şeyi anlamlandırabilme çabasıyla yaşıyoruz. ya da hikmeti bilmek, öğrenebilmek için gayret ediyoruz. zaman sanki çözümü bizzat kendisi olan bir problem.
anlamlar arasında sıkıştığında ve bütün kapıları kapalı gördüğünde, eli ve kolu dünyadan daha uzağa erişemediğinde okuyabilir insan ;

Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir. (hadid, 20

Pazar, Temmuz 5

denge

bazen zihnimde bazı görüntüler oluşuyor, hayal diyebiliriz. bir yer var ve ben sürekli oraya bakıyorum, susuyorum ama kalbimden milyon defa düşünceler, hisler geçiyor.. düşüncelerin, kalbe de yolu vardır..bazen birileri yanıma oturuyor, bazen sağımdan solumdan geçiyor, her ne oluyorsa görüyorum ve duyulmayacak şekilde de olsa konuşuyorum, bir şeyler de söylüyorum aslında ama anlatamıyorum. susarak anlatmak doğru bir yol değil belki ama susarak anlaşılmayı beklemek yanlış bir his diyemem. belki de beni sussam da anlayan Birine çok alıştığımdan..

denge olmalı..

Salı, Haziran 30

...

bazen bir şeyler bildiğimizi sanıyoruz ama sorumluluklarımızı yerine getirebilecek kadar bilmiyoruz. işleyen, yürüyen, hareket eden ve senin ona katkını bekleyen bir düzen var. eksiğim allah'ım, çok eksiğim, tamamla!!

Perşembe, Haziran 25

ve yine sessizlik

-insan ara sıra kaçtığı şeye yaklaşır.
-insan kendini rüzgara nasıl bırakabilir?
-insan bazen karar vermek istemiyor.
-insan hayal kuruyorsa susmalı mı koşmalı mı?
-insan sustuğunda onu dinleyecek var.
-insan koştuğunda onu itecek (çekecek) var.
*
okudum, okudum gözlerim doldu
musa(as), dedim,
söylediklerin söyleyemediklerimdir
neyse ki
söyleyemediğimi bilen var
*
insaf et anna! gidelim buradan.(tarık tufan)

not: kandilimiz mübarek olsun.

Cumartesi, Haziran 20

susmak değilse de çözüm, sustum

1-insan ara sıra kendini böyle başka bir zaman ve mekana emanet edebilse. olması gerekenin ne olduğunu bildiği için.
2-acizim ve iradesizim birbiriyle karıştırılıyor. iradesizim deyince sorumluluğumuz azalmıyor, anlayamadığımız bu belki de.
3-kuşların cıvıldamasını dinlemek güzel şey. sessizliği dinlemek de öyle.
4-dünyaya patronuna yaranmak için geldiğini düşünenler var.
5-insan düşünceyi de ezberliyor olabilir.
6-münacaat-ismet özel

Cumartesi, Haziran 13

ortası benim acizliğim

şimdi hayat güzel diyorlar ya, güzellik bakan gözdedir de diyorlar ona amenna, ben hayatı bir tünelde yaşıyormuşum gibi geliyor o zaman. sevilecek yanları var ama o yanlar hep benden ters tarafa düşüyor nedense, sonra o yöne doğru ilerliyorum ama yol uzun..hayat hem bir tünel hem bir labirent oluyor yani. sonra bir dursam diyorum , yani durarak yol alsam, olabilir ama onu da yapamıyorum. o bir iki benden ters tarafa düşen şeyler ara sıra tünelden çıkıp ışığı görmem için varmış gibi geliyor, lakin ben tünelden çıktığımı bilmem. nedenini de buldum.
bir şey varsa ben onu ya hiç istemiyorum ya da çok istiyorum, ortasında olmuyor bir türlü. yine de düşünüyorum

Çarşamba, Haziran 10

uçurum

olmak istediğinle olduğun insan arasındadır kimi zaman. insanlar aşk deyip mecnun olmuşken sen "a"da kalmışsındır. dünyadaki bütün cesaretsizlikleri ve yalnızlıkları kendinde toplayıp hapishaneye çevirmişsindir dünyanı. sonra da "ah, özgürlük!!" diye sayıklarsın işte. farkında olmadan bir uçurumdan düştüğünün. kurtarılabilir misin? belki bir melek tutarsa, ki inanırsın meleklere..

Salı, Haziran 9

üç harf beş nokta

sırrı dile getiren kalemse, sır üç harf beş noktaydı.
anlam harflere saklanmıştı, belki de harfler anlamı saklamıştı;
ne ulaşılmazdı ki insan hayrete kalmıştı, ruhu cennetten düşerken dünyaya, azık olsun diye yanına onu da atmışlardı.
sırrı dile getiren kalemse, sır üç harf beş noktaydı.
sırrı öğreten daim "her şeyi bilen", öğrenense illa ki kalpti. ama insan yanıldı...

Çarşamba, Haziran 3

düş

Düşlerin evine,
Düşlerin yolundan gitmek,
Ve kendi yolunu kendi çizmek,
Ama bilmek yine de
Bütün yolların daha önceden gidilmiş olduğunu
Ve aramak
Düşlerine ulaşanları..
***
Bütün insanlar farklıdır desek de,
Düşleri kesişen insanlar vardır,
Sonları kesişen yollar olduğu gibi.
***
Ve sana diyebilirim ki
Yolunu korumalı insan
Düşlerini koruduğu gibi…

Pazar, Mayıs 24

yüzün gördüm dedim

ben bunalsam dünyadan, bir yanımda gözyaşı birikmişken, diğer yanım onları gözlerimde tutmaya çalışsa, sonra ard arda onlarca kez seni dinlesem, ne dünya kalsa, ne gözyaşı...sadece bir hiç..

http://www.youtube.com/watch?v=_jSFF_6yGPg

Salı, Mayıs 12

dinlen!

kimliğimi ben kendi içimde kaybettim. hapsoldum dediğim yerde özgürlüğün farklı bir tanımına şahit oldum. elim bambaşka pencereler açtı. içimdi, pencerelerin perdelerini sıyıran. yalnızlık benim diğer yanım. bu konuda ne bir yanılgıyı kabul ederim, ne de yalnızlığım bir siteme tahammül eder. evet, gereğinden fazla sustum adaletsizliklere, tahammül ettikçe mahkum oldum. derdim anlatılacak şeyleri anlatamama cesaretsizliği olmadı ama, anlatılacak şeyleri anlayabilecek olanları bulamadım kendimce.. benim yol almam yetmiyordu ki, ilerlemek için,"biz" birlikte yol almalıydık. peki nasıl anlatabilirim, sizi beklerken bütün yollardan kovuldugumu , kendimi en baştan toparlayıp, o hıza nasıl erişebilirim?.

söylendiğinde bile susulan şeyler olabilir derdi bana ara sıra yanıma uğrayan derviş. çünkü bazen söylenen şeylerin anlamı dinleyen insanlar adedince oluyormuş .sessizliğin bir erdem olup olmadıgını düşündüm. .

bir oyun oynuyormuşuz gibi geliyor bazen. hatta gibisi fazla oyun oynuyoruz hep birlikte. herkes bunun farkında ama bir sırmış gibi kimse karşıdakine farkındalığını hissettirmek istemiyor.

bir ses "uyan!" dese de kurtulsam bu oyundan diye düşünürken, derviş geliyor yine ve sağ yanımda duruyor.
-uyan mı? uykuda değil oyundasın. diyen ben olmayacağım ama sen "dinlen" diyen sesi bekle!!

Cuma, Mayıs 1

tanımlarım allak bullak

dünya : düşmenin mekanı. hem erdemlilere hem adilere ev sahibi. her gün karmaşa ile dönüyor. her gün milyarlarca muamma ; insan...

insan : düşen. hem iyi hem söz sahibi olmak istiyor. sıkça yanılıyor iyi ve kötünün nerde başladığı konusunda. yanılıyor çünkü, menfaatine ne sokuluyorsa ona iyi diyor...

menfaat : hem dünyayı hem insanı karmaşıklaştıran. "bu kim" sorusunun cevabı için insanın ağzından çıkan sözlerin önemi pek yok aslında..bütün ilişkilerinde neresinde duruyor bunun, yani menfaatin..

Pazartesi, Nisan 20

çeki-düzen

dünyamızı arzularımız kuşatıyor.. bir şeyler istiyorum diyen birine sorsan ,say bakalım istediklerini desen, sırayla saydıkları neye dair olur acaba? kendi sayacaklarımı düşünürsem belki nerde hata yaptığımı bulabilirim dedim...içimin kırıklarını onarmaya dair, "güzel" e doğru daha sağlam adımlar atmaya dair , en fazla da tevekküle, mutmain olması beklenen nefse dair ne varsa listenin sonlarından başa almam lazım..çeki-düzen..

Cuma, Nisan 17

Yolculuğa çıkmıştım kalbim adına

Yolculuğa çıkmıştım kalbim adına,
derinlerdi hedefim ,daha derinler..
azığımdı, üzerine nokta gibi gülümseyişler bırakılmış hüzünler...

yolculuga çıkmıştım kalbim adına,
susuyordum sade,susutukça kendimi buluyordum.
bir anda yeryüzünün bütün kelimelerini kaybettim içinde...

yolculuga çıkmıştım kalbim adına,
biraz da kalbimin aklını arıyordum belki,
biraz dünyaya dair yalanlar biriktirmiştim,
dünyaya dair gerçekleri kandıramadım...

Pazartesi, Mart 30

hangi yolu yürümeye çalışıyoruz?

her şeyi sonlandırdığımızda
bir çok şeyi unutmamız gerektiği
ayrıntısını
gözümüzden kaçırıp
hangi yeşile yakalanacağımızı şaşırıp
söylesene
hangi yolu yürümeyeçalışıyoruz

karıncalanan hayatlar
kalbimize köpükler bırakırken
bir deniz dalgasını tutup
yakalayamazken
söylesene
ummanı nerde arıyoruz

avutulacak,bir hayat
bir hayat,avutulacak
bir gün..
bir gün..
yol denen yorgunluk
kafesimi açacak
söylesene
şimdi o el
hangi zamanı bekliyor
elime dokunmak için?

Pazartesi, Mart 9

bülbül ve gül

Hangi bülbül, güle git diyebilmiş ki?
Ve hangi gül ,aslında gidebilmiş ki?

Cumartesi, Şubat 28

insan

insanları anlamak o kadar zor ki bazen. aslında anlayamamamızın tek nedeni, söyledikleri ile yaptıklarının farklı olması veya bir şey yaparken bizim aklımıza gelen ilk niyetten daha farklı bir niyetle yapıyor olmaları.

biri bir şey yapıyor. kendimce niyetini tahmin ediyorum ve bu bana hayata dair kocaman umutlar veriyor, sonra anlıyorum ki aslında o başka şey yapmış. ve hayal kırıklığı..yine..

yüreğim...bazen bana yol göstermeyi bırakmanı istiyorum..

Pazartesi, Şubat 23

kaybolmak

kaybolmak vardı yüreğimde dolaşırken,
içte hissedilen bir yerlere saklanmak
ve bulacaksa birileri ille de
ötelere uçan kuşlarca bulunmak...

Cuma, Şubat 13

ayna

insanın ne yana dönse hep bir aynaya çarpıyor olması neye alamettir?sanki bir ses,habire,
"içine yolculuk et!
içine yolculuk et!
içine yolculuk et! "
deyip duruyor...
peki ya dışımdakiler...
hep dışımda mı kalacak?


Salı, Şubat 3

Dünyaya Bırakılan Notlar -II-


I-
Sık sık fırtınaya yakalanan bir deniz, gönlüm. Gözlerimi kapatıp seyrediyorum hayatı. Görmediklerimle gördüklerime anlamlar veriyorum. Her şey olmak istediği köşeye koşuyor aklımda, kimisi saklanıyor. Ben hepsine yol göstermeye çalıştığımı sanarken, hepsinin bana kendi yolunu işaret ettiğini anlıyorum. Evime gelen misafir gibi ağırlamak lazım onları. Hiçbirini anlamı dışında konuşmamak, hissetmemek lazım. Ve insanı görüyorum, ordan oraya koşturuyor. En çok o yoruluyor. İnsanı görüyorum; sık sık fırtınaya yakalanan bir deniz, gönlü.


-II-
Hayalleri ertelemek zorunda olmanın hayal kırıklığı ve zihne, kalbe bulaşan bir bekleme kırılganlığı var hep. Şimdi'nin ipini bulup ucundan çektiğinde onlarca yük düşüyor üzerine insanın. O da kolayı seçiyor. Kaçıyor, sonra gelir yine çekerim diyerek. Zoru kolaylaştıracak kim peki diye düşünmüyor, düşünmüyoruz ve hatta düşünmüyoum galiba. Dua dilimde ama, ellerim ve ayaklarım onun hizmetine koşuyor mu?

Ah acziyet ya da tembellik!

Ah ikisi arasındaki ince sınır!


-III-
En fazla da hayatı anlamak için çabalıyorum. Anladıkça gözlerimin önünde kendime doğru bir yol akıyor. Sonra kendimden "O"na bir yol buluyorum. Ve bunun adına huzur diyorum.


-IV-
Sevmeler arasındaki fark düşüyor beynimin kıvrımlarına.

Ah hevesin kapısı!

Ah insanları kavramların anlamları arasında gezintiye çıkaran duygular.

Ah yalnızlık!


-V-
Hani hep deriz ya; insanın bir maddi bir de manevi yönü var diye. Biri beden ,diğeri ruhtur. Beden olmak zorunda olduğu yerde yaşar. Bir boyutunda zaman,bir boyutunda mekan ve o her ikisine de dahil olmak zorundadır. Ruhun yaşadığı yer çok farklıdır. Bir masal alemi gibi. Hani insanın bir kendisi, bir de olmak istediği insan vardır ya. (Yanlış anlaşılmasın, maddi anlamda popüler kültür simalarından bahsetmiyorum. ) Mesela daha az öfkeli olmak ister bazen. İşte bedenle ruh arasında o tür bir ilişki var gibi geliyor bana.İnsanın ölümü nasıl ruhun bedenden ayrılması ile açıklanıyorsa, olmak istediği insanla, olduğu arasındaki fark arttırkça şiddetli bir ayrılık(ölüm) azabı çekiyor.


-VI-
ve sabır

olmasaydı

yeryüzünde

bir gün

kalınabilir miydi?


*İlhami Çiçek


Cumartesi, Ocak 31

mim


esmalale arkadaşım tarafından mimlenmişim.ne iştir bu derken,öğrendim ki mimlenme ,en yakınımdaki kitabın 161.sayfasındaki 5.cümleyi bloguma yazmak demekmiş.


benim en yakınımdaki kitap enver paşa'nın hayatını anlatan yusuf gedikli imzalı bir eser.anladığınız üzere şu ara onu okuyorum.ve mimlenen cümle:

yunan vahşetinin aydın vilayetinde husule getirdiği galeyan kısa bir zamanda bütün anadolu'ya sirayet eyledi.


devamını yazmadan edemeyeceğim yine de:

millet çarpışarak ölmeyi düşman süngüleri altında miskinane telef olmaya tercih eyledi ve silahına sarıldı.
ben de gülale,zerreitöz,kelebek-z,morseyyah ve kafdagi'yı mimliyorum.

Çarşamba, Ocak 21

olmayana mektuplar 2


sevgili,

bu şehirde güneş binaların arkasında doğuyor ve yine binaların arkasında batıyor.ve insanlar ruhlarını bir türlü ısıtamıyor.

sevgili,

ruhumu alıp gitmek istiyorum.ama nereye bilmiyorum.

sevgili,
yokluğun her yerde...

Pazartesi, Ocak 12

nokta.

nokta koydum;
arayıp bulmanın sancısıyla,
bilmek, cehaletin altında nasıl büyüyorsa;
taşınamayacak dediğin halde taşıttırılıyorsa;
nokta.
omzumun yükünü aklıma bıraktım.

nokta koydum;
griden beyaza taşınırcasına,
istemek,kimi zaman insanı nasıl çaresiz kılıyorsa,
bitti dediğin an başlatılıyorsa;
nokta.
aklımın yükünü kalbime bıraktım.

nokta koydum;
ellerimi mekansızlığa uzatırcasına,
ağlamak,insanın kalbini nasıl ısıtıyorsa,
umut hala varsa,olduruluyorsa;
nokta.kalbimin yükünü umuda bıraktım.

nokta koydum;
soru(n)lara sığınırcasına,
masallar nasıl hayaller kadar güzel oluyorsa,
gönülden gönüle bir yol bir gün bulunacaksa;
nokta.
umudun yükünü kadere bıraktım.

nokta koydum:
kendim(c)e.

Pazartesi, Ocak 5

Dünyaya Bırakılan Notlar


-I-

Yanlışların güçlü olduğu toplumda, gerçek doğrular hep sefil gözükenlerdir. Doğruların güçlü oduğu bir toplumsa çok nadirdir. Çünkü güç, çoğu zaman hile ile elde edilir. Ne yazık ki, hiçbir zaman güçlü olmayıp sefil olmayı tercih edenlerin ismini öğrenemeyeceğiz. Çünkü tarih bile güce hizmet eder. Ha, istisnası yok mudur? Vardır. Mehmet Akif gibi...


-II-

Akıl bize gerçeği gösteriyor ama gerçeği yaşamak kimi zaman neden elimizde olmuyor? Kendimize kurduğumuz küçük dünyayı giderek kalın kabuklarla çevreliyoruz. İçim bir güneş gibi batıyor ama gökyüzündeki güneşi batıramıyorum. Batırmanın gücü zaten bende değil. Çaresizlik, içimde her geçen gün daha kocaman bir yer kaplıyor.


-III-

Hal, hiçbirşeyin gördündüğü gibi olmaması ve yine hiçbir insanın dışının içini yansıtmaması, hükümlerin içe doğru koşarken zalim bir el tarafından dışa bağlanması.
Ve dünya..
Anladıkça daha karmaşık hale gelen dünya; tek bir yürekten bütün oluşturabilir misin?


-IV-

Niye hala çok uzak her şey? İnsanlar "ben"ini silen bir "ben"i bilmedikleri için tercih de etmiyorlar sanki. Ne ki dünya? Boğucu bir yer. Hep ayrılıklar taşıyor kalbinde. Gülücüğü yaratılmış en sahte şey.
Ne ki dünya? Değiştiremeyeceğim, artık kendi yolunu tutmuş bir yolcu.
Hani "ıssız bir adaya gitsen yanına ne alırdın?" diye sorarlar ya, hiçbirşey almazdım.
Ben çoğu zaman ıssız adanın kendisi olmak istiyorum. Bir yanımla oluyorsam da, birçok yanımla olamıyorum. Evet bir yanım ıssız ada, çünkü bana gelmek isteyen hiç kimse sadece kendisiyle gelmiyor.
Düşüyor üstüme yağmur taneleri ve ben durduramıyorum.