Cumartesi, Ağustos 20

tanımlarım allak bullak 13

yalnızlığın anlaşıldığı anlar : yaşam koşusunda durup dinlenmeye kalktığınız anlar, diğer insanları seyretmeye başladığınız her an.

insan : oyalayıcı hedefler koymadığı takdirde yaşamaktan sıkılacak olandır.

düşünmek : huzursuzluğa açılan kapı. düşünmekten kaçtığında da huzursuz insan, düşünmeye başladığında da varacağı nokta huzursuzluk, düşünmenin farkında olan her birey için. çünkü bir kere düşünmeye başladığınızda, milyonlarca çıkmaz yol keşfedersiniz.

alternatif: bu kadar çoğalmalarına kötü bir şey diyemeyiz, iyi belki çok iyi ama yan etkisi fazla soğuk. insanın maneviyata bakan yönünü köreltiyor. "olmalı mı, olmamalı mı?" dendiğinde hep bu yüzden kafamda soru işaretleri bırakıyor.

beğendiğiniz bir şeyi satın alacakken, daha iyisini veya aynısını uygun fiyata başka bir yerde rahat bulurum, diyebilmektir alternatif. e bunun neresi kötü tabi ki ama yarışa sokuyorsunuz her şeyi. yarışı da mutlaka güçlüler kazanıyor. ama güçlülerin kazanması iyi mi diyorsunuz bu sefer sonra da. mesela en klasik örnek olarak köşedeki bakkal kapanmayıp şu süpermarket de açılmasaydı daha iyi olur muydu?

alternatiflerin fazlalığını bilmenin rahatlığı tahammülsüz yapıyor bizleri. farkında olmadan yarışa soktuğumuz şeyler olmaktan çıkıyor, insanlar olabiliyor. orda işte maneviyatın tökezlemeye başladıgı nokta beliriyor. o daha iyisini bulabileceğiniz "şey"lerin yerini "insan"lar aldığında.

felsefe nedir : - felsefe nedir?
- akılla aklın sınırlarına ulaşmaktır.

beddua: zamanın insanda veya belki daha doğrusu insanın zamanda biriktirdikleriyle insanın "iyi" kalabilmesi zorlaşıyor aslında. bazen her şeyin çocuklukta güzel olduğunu düşünüyorum. büyüdükçe yapılan şeylere bir sürü sıfat koyabiliyoruz ama en az "güzel" sıfatı layık görülüyor. nedeni işte o biriktirdiklerimiz. cehalet mutlulukturla aynı şeyden bahsediyorum belki de. küçükken birçok şey bembeyaz veya simsiyahken büyüdükçe renkleri tanıyoruz ve beyazın beyaz kalması zorlaşıyor. hem hafızada hem çevrede hem zamanda içimize hücum eden bir sürü şeyle karşılaşıyoruz.

gönlü geniş olmak, kırılgan olmamak filan zorlanılan en birinci şeylerden. yani diyellim ki bi haksızlığa uğruyorsunuz affedici olmakla hoşgörüyle çözüyorsunuz ama birikiyor demek ki, zamanla şahit olduğunuz bütün haksızlıklardan sonra an geliyor hayatınızda yeri olmayan beddua kavramıyla tanışmanın mantıklılığı üzerine bahaneler üretiyor içiniz.

bilmek: yanında anlamak olmadan yetersizdir.

Çarşamba, Ağustos 17

şu akkuş'un gürgenleri

- vavien'de izlemiştim, iyi ve kötü insanları tarif ederken, kötü insanların daha sizinle el sıkışırken plan yapmaya başladığını söylemişlerdi. bunu çokça görüyorum..

- aslında ben de plan yapan bir insanım. ama kendimle alakalı planlar. başak burcu olmamdan kaynaklı sanırım. ya da burçlara dayandırmak saçma oldu.

- planlar hiç tutmaz o ayrı.

- düşünmeden yaşadığım da oluyor, genel olarak. detay olarak olmayabilir çünkü düşünmeyi engelleyemiyorsun.

- başkaları hakkında sürekli plan yapan insanlara üzülüyorum. ama ilk başta sinirleniyorum, buna da engel olamıyorum.

- düş kesiği, güray süngü nün romanı, gerçekten harika imiş.

Pazartesi, Ağustos 8

Göğü Delen Adam (Papalagi)

"Papalagi denince beyazlar ya da yabancılar anlaşılır. Ama sözcüğü sözcüğüne çevrilirse göğü delen adam anlamına gelir. Samoa’ya ilk misyoner bir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği bir delik.
O, göğü delip geçmişti."

Ayrıntı yayınları tarafından basılan Göğü Delen Adam kitabının hikayesi de böyle başlamış işte. Kitapta bir yerlinin gözüyle Batı anlatılıyor. Kitap, Samoa takımadalarından birindeki Tiavea köyünün şefi Tuiavii'nin gezip gördüğü Avrupa'yı halkına anlatmak için tuttuğu notlardan oluşuyor. Bu notları bize ulaştıran kişi ise Erich Scheurmann. Bir yılı aşkın süre Tuiavii ile yaşadığı halde ancak içindeki Avrupalı'yı öldürdüğü zaman şefle dost olabiliyor ve böylece bu notlar ona aktarılmış oluyor.

Basım bilgilerine gÖre, kitabın ilk basım yılı 1977 sanırım. Türkçe'ye çevrilmesi ise ilk kez 1988 yılında olmuş. Kitabı Almanca'dan çeviren ise Levent Tayla.

Tuiavii, beyaz adama dair kendisine ne garip geliyorsa bir bir gözlemlemiş, analiz etmiş ve anlatmış bu kitapta. Başlıca anlattıkları beyaz adamın kıyafeti, giyinmesi, yaşadığı binalar, insan ilişkileri, caddeler, sokaklar, iş hayatı, paraya ve nesnelere bakışı, zamanı tüketmesi ve hatta sinema.

Benim için kitabın en ilgi çekici bölümü Tuiavii'nin para hakkındaki görüşleri oldu. Birçok doğru tespiti var. Bunun yanı sıra, her bakış açısı muhakkak ki doğru değildir, ama farklı bakış açıları da lüzumsuz değildir. Belirtmeliyim ki, Tuiavii'nin giysiler konusundaki görüşleri İslam'a ve biz müslümanlara hayli ters. Tuiavii, beyaz adamın hemen hemen her şeyini eleştirerek, kabilesini bütün bu gözlerimlerinden çıkan sonuca bağlı olarak günümüz tabiriyle tehlikenin farkında olmaya ve ona kapılmamaya çağırıyor.

Biz sıradanlığın içinde yiterken, mucizelere bile bakabilmekten uzaklaşmış adeta kendi dünyamızın hapsinde vaktimize geçirirken, bu kitap, kendimizin dışına çıkmamızı ve bir de başka pencerelerden dünyamızı seyretmemizi öneriyor bize. Tuiavii'de, (modern) medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar diyen Mehmet Akif'i buluyoruz adeta.

Sizi, size biraz da gülümseterek anlatan, düşündüren, beyaz adamı tanıma imkanını önünüze sunan bu 110 syf.lık eser, medeniyete şaşkınlıkla bakan gözlere tavsiye edilir.

“Bize ışığı getireceğinize inandırmıştınız ama sizin medeniyetiniz bizi de kendi karanlığına çekti.” syf.15

http://www.cemaat.com/gogu-delen-adam-papalagi

Cumartesi, Ağustos 6

alıntılar -9-

ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı
günlere geldim bunu bana öğretmediniz
hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
bunu bana söylemediniz
insanlar havada uçtu ama yerde öldüler
bunu bana öğretmediniz
kardeşim ibrahim bana mermer putları
nasıl devireceğimi öğretmişti
ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım
ama siz kağıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini
nasıl sileceğimi öğretmediniz

sezai karakoç, hızırla kırk saat

Pazartesi, Ağustos 1

ramazan

allah'ım
mübarek kıldığın ramazan için
huzur için
dua için
arınma için
yoksunlukla gelen olgunluk için
sana hamd olsun

allah'ım
bilmiyorum bilmediğimi öğret
ve faydalandır
allah'ım
koşamıyorum, halim sana âyândır
yüreğime merhamet et

allah'ım
yakınlık...