Cuma, Nisan 30

hayal 7

- bugün uzun konuşmak istiyorum. çünkü konuşamadıklarım var, konuşamayanlar, konuşmayanlar. küçükken köye gittiğimizde, köylerde evlerin içine çekilme yoktur, özellikle yazları herkes kapı önünde oturup muhabbet eder, gerçi ağırlık muhabbet değil dedikodu olsa da, neyse ne diyordum, onlar dışarıda sohbet ederlerken ben de babaannemin kucağına oturup yıldızları seyrederdim. daha doğrusu öylece duranlar ilgimi çekmezdi, biri kayacak , ben de göreceğim diye tetikte bakınır dururdum. gök yüzü daha açıktı sanki o zamanlar şimdi baktığımda o kadar çok yıldız göremiyorum sanki. neyse yine uzattım ne diyordum, beni mutlu eden bir ayrıntıydı izlemelerim, babaannemin minder yerine kucağına oturmamdan hoşlanmadıgını da demiş miydim, ama daha rahattı ne yapayım. yine dağıldı diyordum ki bir gün izlediğimi anlayan biri dilek tutmamı öğütledi, kabul olurmuş öyle, sonra başka bir gün başka biri, gök yüzündeki yıldızların yer yüzündeki insan sayısıyla aynı olduğunu ve her yıldız kaydıgında birinin bu dünyadan göçtüğünü yani öldüğünü söyledi, üzülmüştüm o zaman, o beni mutlu eden eylem farklılaşmıştı içimde, çocukken her denilene de inanırdım bu da başka bir ayrıntı. sonra o yıldızlar şayet konuşuyorlarsa duymak isterdim. bazen konuşamaz dediklerimizin konuşmasını, cansız dediklerimizin canlanmasını istiyorum, dedim.
- dikkat et hikmet her zaman kendi şekliyle gelir, dedi.

Salı, Nisan 27

özin ehl-i hakîkat mübtelâ-yı zülf ü hâl etmez

derler ki : bir avcı varmış. keklik avlamak için uçurumun kenarına gitmiş. keklikler birden havalanınca çıkan sesten ürküp uçurumdan düşmüş. ve son anda bir dala tutunmuş hep olur ya. bakmış yardım isteyeceği kimse de yokmuş. ve allahım demiş, bir tek sana güveniyorum nolur bana yardım et. bir ses duymuş sonra, madem sadece bana güveniyorsun tutunduğun o dalı bırakman lazım değil mi. adam bırakmış dalı ve yardım ondan sonra gelmiş.

hikaye biraz atalet ve tevekkül sınırının dışında gibi duruyor ama belki de hal-i pür melalim budur.

ve mohsen namjoo ey sareban (başlık da fuzuli den)

Cuma, Nisan 23

sancı

çokça çözemediğim sorular var
allahım
ve ne çok soru soruyorum
bambaşka ve çok güzel bir anlamken, gerçek
bu hüznün ya da oyunun
zamanı hapsetmesi
bizi hapsetmesi
beni hapsetmesi
ve zorlaması

anlamsız kalıyorum bazen
allahım
ey iman edenler ve sonrası
önce kulak sonra kaybolmuş bir kalp
niye kayboluyor allahım
yani bunca etken arasında
sıkışmışlığı

güzel bir gerçek var
allahım
bütün gerçekleri kapsayan
işte onun kapsadığı o küçük nokta var ya
o nokta çok sancılı

Pazartesi, Nisan 19

tanımlarım allak bullak 5

edebiyat : böyle biraz cıvığı çıktı, herkes şahane laflar edeyim diye saçmalamaya başladı. entel kelimeler türedi etrafta. kelimeleri bile entel ettiler. düşlemlemek diyorlar kızıyorum.

peki : yalan değil çoğunlukla mecburiyetten, zorunlu kalma durumundan sonra gelir ama güzeldir çünkü bencilliği dizginleyebilmiş olmanın delilidir. peki çünkü "ben" bir yere kadarım ve bir yere kadar olmalıyım.

bilgi : bilgi ortada olan birşeydir.kitaplar, dergiler, gazeteler vs. bir dolu bilgi kaynağı vardır. hali hazırda duran bilgiyi birileri almadıysa almak istemediklerindendir. ya da bir yerde karşılaşmışlardır ama anlamadıklarından karşılaştıkları bilgiyi geri unutmuşlardır. bu yüzden kiminle ne oranda neleri paylaşacağınızı karar vermeniz gerektiğinde fark edersiniz, en iyisi susmanız gerektiğini. çünkü büyük ihtimal bilerek alınmamış bir bilgi vardır ortada, ve sizin anlatmanız bişey değiştirmeyecektir çünkü istem yoktur.

Çarşamba, Nisan 14

yorgunluk

eskiden beri uykucu biriyim ama uyuma sorunu da çok çekerdim, aklımda sürekli düşünceler fink attığı için ve yorgunluğum da olmadıgı için kafasını yastıga koyar koymaz uyuyanlardan olmadım hayatımın uzun bir dönemi. hatta hep kıskanmışımdır öylelerini. lakin yorgunluk diye birşey çıktı. lisedeyken (ki yatılı okudum) metallica kaseti bulmuştum bir arkadaştan, ne menem bişey diye dinlemek için almıştım, ki malum metallica gürültülü müzik yapıyor ve metallica dinlerken uyuyakalmıştım da çok gülmüştük. geçen aklıma bu geldi ve güldüm kendime çünkü benzer birşey yaptım, lost izlerken uyuyakaldım iyi mi.

oturmak insanı çok yoruyor, eminim artık buna.

Pazar, Nisan 11

ve bir gün

1- kendinle çelişmeden yaşayamazsın, çünkü mükemmel değilsin, zorlama, zorlaman umutsuzluğa ve karamsarlığa kocaman kapılar açılıyor.
2- zorlama ama çabala ve umut et.
3- saçmala, nolcak ki
4- ve taviz tavizi doğurur. ve taviz, tavizi doğurur.
5- ve bir gün...ve bir gün...
6- bekle
7- sabır

**
bir de hep demek istiyorum, mesaj yoluyla olmuyor galiba, blissfully.ignorant, nhnyldz, bal, name-i nur, ayaküstü, emin, muhaber, asya kul, cenkunal, lokman, ahm, nihalette, alisargun, zzzzzzz ve pufidoo t varlığınız iyi geliyor.

Perşembe, Nisan 8

arayış

arayış gariptir ki ömür boyu sürecek gibi gözüküyor. garip mi yoksa güzel mi? hem garip hem güzel mi veya garip tarafı yoktur belki. öyle olmalı çünkü hepimizin adım atmaya ihtiyacı var, adım yoksa ölüm de yok, ya da adım attığın için ölüme yaklaşıyorsun. ölüm de ürkülecek bişey değil zaten. ya da adım atmadan ölürsen sayılmıyor. bir de franz kafka demiş, hani o ürkütücü gelen, tu kaka edilen şeyi açıklamak için belki, ya da avutmak için kim bilir ama demiş işte, bilgeliğin başladığına ilk işaret, ölmek isteğidir diye. garip olabilir, hem garip hem güzel de olabilir, ya da vs..

Pazartesi, Nisan 5

hayal 6

- gölge ile asl'ı ayırd eden nedir?, dedim.
- biri ışıkta varolan,diğeri ışıkta yokolandır, dedi.

Cuma, Nisan 2

umut

1- umut
2- kısır döngü
3- gerçekteki hayal
4- hayaldeki gerçek
5- y a l n ı z
.
.
sonsuz- umut