Pazar, Aralık 21

ve ben bir mum ışığıyla arıyorum bahtımı...


üşüyor bedenim,bir kibrit çakıyorum,

kıyamam hiçbirşeye gönlümü yakıyorum...

Salı, Aralık 16

olmayana mektuplar 1


sevgili,
senden uzaklarda yanlışlara düşersem,bil ki sensizliğimdendir.ve o zaman affet beni.ben ki yalnızca seni sevdim ve bana kim ne iz bırakmışsa “sen” olduğu yalanıyla bıraktı.

“yüreğim” diyorum bazen,”bir kuş olsa ve asla bu dünyaya konmasa,hep gökyüzünde kalsa…” sevgili, yüreğin bir kuş olsa,ve ancak benim kanatlarımla uzaklaşabilsen bu dünyadan;bense senin kanatlarınla..sıyrılıp yalanlardan gerçeği gökyüzünde yaşayamaz mıyız?yeryüzünde hep kanıyoruz onlara.

sevgili,
bağlı mı yüreğin yeryüzüne bu kadar?neler unutturuyor sana gökyüzünü?

http://www.itusozluk.com/goster.php/sevgiliye+mektup/!d%FCnya+koca+bir+yaland%FD+g%F6rd%FCm

Cuma, Aralık 12

üzgünüm


ve üzgünüm...

yaptıklarımızın ötesiydi ,

bazen yapabileceklerimiz..

Salı, Aralık 9

kenarda kalmış bir yürek

Zindanlar ölüm yetiştiriyormuş,bildim,
Hayatsa zindanları çoğaltıyor...

Yalnızlığı bir kuyu yapmışlar, beni içine atmışlar sanki. Dünya bir köle pazarını andırıyor. Sanki bir zindan.. Ve nihayetinde bir gün rüyam olmasını umuyorum.

Kenarda kalmış bir yürek yaşıyor şimdi bedenimde. Kocaman bir perde var önünde. Sadece gözyaşımı çağırdığım zamanlar-ki çoğu zaman kendiliğinden geliyor- aralanan bir perde.. Hiç anlam veremiyorum sadece labirentin ortasına konulduğumda çıkışı bulabilmeme. Ne zaman dümdüz bir ovaya düşsem, kaybediyorum yolumu.

Kenarda kalmış bir yürek yaşıyor şimdi bedenimde. Peçesi düştüğünde hayallerimin, göğüm, yağmur yüklü bulutlarla doluyor. Ve ansızın bastırıyor yağmur. Ruhumu hayallerime şemsiye yapmak istiyorum, ama ben yanlarına varıncaya kadar sırılsıklam oluyorlar. Hiç bir zaman yetişemiyorum.

Evet,yaşamın anlaşılamaz yönünün farkındayım. Bu garip,insanı özünden uzaklaştıran ama kendimizi kaptırmaktan alamadığımız düzenin içinden sıyrılmaya çalıştıkça, biz de anlaşılamaz oluyoruz. Önce hayallerimizi atıyoruz kuyuya, sonra önceliklerimizi, sonra olması gerekenlerimizi ve en sonunda bedenimizi atıyoruz. Her seferinde bir yanılgıyla karşılaşıyoruz. Bir hafıza yitimiyle.. Düştüğümüz vehmine kapılıyoruz.

Yalnızlığı bir kuyu yapmışlar, beni içine atmışlar "gibi" sanki. Kendimden ödün vermeden kendim olmaya çalışırken, zamanın o kadar da geçtiğini anlayamıyorum ve ne zaman "sona yaklaştım" desem, aslında herseyin başlangıç şartlarından çok farklı oldugunu görüyorum. Sonuç: Yine kendimi kaybediyorum.

Bir gün rüya ile gerçeğin gittikçe yaklaşıp hızlı bir çarpışmayla bütün olduğu anda, aralarındaki aynanın sır evrenine karıştığı anda içimdeki kuyunun buz gibi eriyeceğini biliyorum. Ve ben o gün su üstünde yürüye(bile)rek özgürlüğü(mü)n tadını çıkaracağım.

Şimdi kenarda kalmış bir yürek yaşıyor belki bedenimde. Bir "gel" çağrısını duymak için bekliyor kulakları. Bir "gel" işareti görmek için gözlüyor uzakları. Belki "gel" diyen yine kendisi olacak.Belki de rüyası.. Ama olsun biliyor ki; "gel" diyene gittiğinde, sonrasında köle de olsa, zindana da atılsa aslında aynaların tuzla buz oldugu "o an"a gidiyor.

Gördün mü umut? Yine bir kar tanesi olup avucuna düştüm..Ve eridim..

Çarşamba, Aralık 3

hz muhammed

en başta emin olması sebebiyle peygamberliği şüphe götürmeyen insan,kul.hele bu çağda,bu insanların güven bunalımında onu düşündüm.hayatı boyunca hiçkimseyi hayal kırıklığına uğratmadığını.kim dost bildiyse onu,iyi ve kötü anlarında her daim yanlarında oldu.kim birşey emanet ettiyse, onu kendi malı gibi sakladı.işte o yüzden çok sevildi ve çevresinde onun getirdiği dine inanan bir sürü insan bulabildi.normalde o şartlar altında dediği şeyler mantıksız,hatta haşa deli saçması görülebilirdi.ama cebraili ilk gördüğünde ve bunu eşi hz.hatice'ye anlattığında,nasıl bir sevgi ve güven oluşturmuştu ki,hiç tereddüt etmedi hz.hatice inanmakta.

mirac olayını anlattığında,dediklerini mantıksız(!) bulanlar hz.ebu bekir'e koştular."dostun böyle diyor senin"dediler.çok düşündüm.uzun uzun kafamı yordum.belki hakiki dostluktan dem vuran ben bile öyle bir durumda en iyi ihtimalle "o,böyle birşey söylememiştir."derdim.ama nasıl bir güven vermişti ki bu cümleyle dahi onu savunabilecekken hz.ebu bekir:"o söylüyorsa doğrudur."diyordu.

hicret vakti onun öldürülmeye geleceğini bile bile,onun yerine yatan hz.ali idi.o da ondan fazlasıyla emindi.kafirler bile emindi ondan.güvenilirdi.bir insan nasıl olur da diyorum hiçbir insanın sevgisini,güvenini boşa çıkaracak birşey yapmaz bir ömür boyu?ama o öyle bir insandı.ve bir kez daha iyi anlıyorum,neden müslümanı tarif ederken,"müslüman elinden ve dilinden insanların emin olduğu kimsedir."dediğini.iyilik yoluna baş koydum ben,her ne olursa olsun benden size zarar gelmez diyebilmek insanlara.ama söz ile değil eylem ile.marifet...

http://www.itusozluk.com/goster.php/@2707011