Çarşamba, Aralık 29

bab'aziz

çok geç kaldım ama nihayet izledim. huzur...

"imanı olan kişi asla kaybolmaz, küçük meleğim. huzur içinde olan kişi yolunu kaybetmez."

Pazartesi, Aralık 27

in the waiting line

zero 7 den..do you believe in what you see..nothing is real..

Cumartesi, Aralık 25

soru + çözüm= !

soru sormayı unutmuş insanlardan değilsek bu bir şükür sebebidir. şükür ki sorularımız var. öyleyse çözümlerimiz de vardır. çözümlerimizin uygulanabilirliğinin zorluğu karşısında karamsarlığa kapılmamız da doğaldır. galiba şimdilik soru sorabildiğimiz ve çözüm üretebildiğimiz için şükretmemiz gerekiyor, uygulanabilirlik boyutuna takıldığımızda (ki bu uygulanabilirlik bir sürü şartların biraraya gelmesini gerektirir genelde) anlamak adına iyi şeyler olurken, içselleştirmek adına kötü şeyler oluyor.

Pazartesi, Aralık 13

tanımlarım allak bullak 10

şair : olmak o kadar kolay değildir, bu bir. kitapyurdunda çok satan şiir kitaplarına bakıyordum. kahraman tazeoğlu ve ahmet selçuk ilkana takılıp kaldım.

insan olgunlaştıkça beğenileri de olgunlaşır muhakkak. hepimiz ilkokulda, ortaokulda, aboneyim abone biletleri cebimde diyen insanlardık. sonra başka başka derin anlamlı sözler içeren şarkılar dinlemeye başladık. biz türkler duygusal insanlarız dörtte üçümüz şairdir gibi ırksal genelleme ve söylemlerden uzak durarak belirtirim ki, çoğu kişi yeni hislerle karşılaştığında ucundan kıyısından şiir okumuşluğu da varsa birşeyler karalamıştır hayatında. bu karalamaların durma noktası neresidir, işte beğenilerin olgunlaştığı yerdir. ahmet selçuk ilkan okurken yazdıklarınız sizin de bir şair olabileceğiniz hissi verir, ama bununla yetinmeyip daha çok şiir okumaya kalktığınızda ve bir ismet özel, sezai karakoç'a geldiğinizde toslarsınız. (cemal süreya, turgut uyar da ekleyeyim de siyasi açılım yapayım.) toslamayıp hala ben şair adamım diyorsanız iki ihtimal vardır. ya yalancısınızdır, ya da haddini bilmez. ama değil hakkaniyetli biriyseniz, ya kalemi bırakırsınız, ya da daha çok yolum var bilincine varmış olarak yolunuza devam edersiniz.

yani özetle şairim demeyi bırakmak için olduğu kadar, kim gerçekten iyi bir şairdir bilebilmek için bile kitapyurdu.com'a göre daha yolumuz var.

mutluluk : immanuel kant şöyle bir esaslı soru sormuştur zamanında; "insanlar ahlaklı ve bilge kılınmadan nasıl mutlu edilebilirler?". belli ki edilemezler cevabını duyabilmek için sorulmuş bir sorudur bu. burdan da diyoruz ki, ahlaklı ve bilge olunmadan mutlu olunabilmez. bilge ise biraz da, dünyayı olduğu gibi anlama becerisine sahip olmakla beraber nesnelere kendini kaptırmayan, bittabi ki dünyaya da kendini koşullandırmayandır herhal.

Cumartesi, Aralık 11

hayalci 1

- huzur nedir?, dedim.
- soyutlanmak, soyutlandığın andaki keşiflerini de somutlaştırabilmektir, dedi.

Cuma, Aralık 10

alıntılar -6-

1- "dağlar gözden uzakta olduklarında siyah görünürler. oysa onlar gerçekte duyularımızın algıladığından farklı renktedir. ve bu olayın tek nedeni uzaklıktır. aynı şey göğün mavi görünmesi için de geçerlidir. gerçekten de ışıklı olmayan herhangi bir cisim, gözle o şey arasında büyük bir uzaklık bulunduğu zaman duyularımızda aynı etkiyi uyandırır. bu hal, mümkün olan şeyin modelleri için de gerçektir. onlar da kendinden ışıklı değillerdir, çünkü yok hükmündedirler.bunlar, ezeli bilinçte ilahi sebata sahiptirler. ayrıca ışıklı olsalar bile nesneler uzaklaştıkça küçülür. bu da uzaklığın algı üzerindeki bir başka etkisidir. gerçekte onlar göründüklerinden çok daha büyüktür. güneşle arz gibi...alem tıpkı gölgenin algılanması düzeyinde bilinir ve sırf gölgesine bakılmakla bir kimse ne denli meçhul kalırsa, Hakk da sadece aleme bakılmaklar o oranda meçhul kalır."

sadık yalsızuçanlar- gezgin

2- "beri bak, şu gözlerimin elli sekiz yıldır gördüklerini oturup kâğıda dökecek olsam, senin o torban gibi bin tanesi almaz. haydi, gitmediğim bir ülke adı söyle bakayım. hiç yorulma, söyleyemezsin. gördüğüm nice ülkelerin adını bile işitmemişsindir sen. işte, hayat diye ben böylesine derim. durmadan gideceksin. ne varsa bundadır. bir yerde uzun süre kalma. niye kalasın ki? geceyle gündüz nasıl birbirlerini kovalayarak dünyanın çevresinde dolaşıyorlarsa; sen de hayattan soğumamak istiyorsan, düşüncelerini onun üzerinde toplamaktan kaçın. hayat üzerine düşünmeye başladın mı, bil ki soğursun ondan... her zaman böyle olur bu."

makar çudra - maksim gorki

Çarşamba, Aralık 8

düşünen blog 2 yaşında!

yine aynı şeyi yaptım. aslında çok da önemli mi, değil ama yine de belirtesim geliyor nedense. geçen sene 5 gün gecikmeli yapmıştım, bu sene 8 gün olmuş, insanın kendi doğum gününü unutması gibi bişey :p doğum günlerini unutma konusundaki becerim de tescillenmiş oluyor hem :)

Pazar, Aralık 5

kum tanesi

allah'ım
kum tanesiydi insanlar
insandı melekler
ben sonsuz gibi görünen
bir boşluktaydım

allah'ım
ağlıyordum

Çarşamba, Aralık 1

karamsarlık

1- tabiatı sevme ve onunla tamamlanma kabiliyetiyle doğmuşken, bir anda keşfetmişiz tabiata hükmetme kabiliyetimizi. bu başka bir sonun başlangıcı olmuş.

2- boş tarafı daha güzeldir bardağın. yine oysa ve yine illa 'tamamlanmalısın' demek ilk başta 'eksiksin' demektir.

3- kendini tanımak, eksikliğini bilinç gözüyle görmektir.

4- acaba diyorum bir insanın içinde sakladığı şeylerin çokluğu, onun riyakarlıktan uzaklığının mesafesiyle mi orantılıdır. yani sesli de söylenebilecek birşeyi içinden söylüyorsan biraz daha fazla anlarsın kendini.

5- pan'ın labirenti güzel film. hep derim masallar gerçeklerden daha anlamlıdır.

6- karamsar olmak kötü birşey değildir. karamsarlık insana lazım olan hüznü diri tutar. lakin umutsuzlukta bir tehlike var. dengeyi kuramadığı nokta insanın kendini kanattığı noktadır.

Pazartesi, Kasım 29

bir adım

bir adım atacaksan önce inanacaksın o yolun doğru olduğuna. sonra o yolun sonunu hayal edeceksin ve bu hayalde benccilliğine yakın şeyler olmayacak. sonra adım atacaksın hiçbir kötü niyete fırsat vermeden, yürümeye başladın mı, sana neler getireceğini bilmeden, yoldaki tümseklerden, çukurlardan, ve başka başka bir sürü şeyden bihaber, hepsini gördüğünde unutmayacaksın ilk adım attığın anı ve o andaki hislerini. hah ondan tökezliyorsun işte. şimdi dur ve içini temizle.

Cuma, Kasım 26

olmayana mektuplar 3

sevgili,

çok oldu sana yazmadım. belki zamanla sensizliğe inandım. çokça eksik yanımla ve ben hala nasıl ölünür bulamadım.

Salı, Kasım 23

yaşamak bunun mutsuz sonu olmuş

bir düşüşle başlamış hayatımız. düşmemiz yazılmış ilahi kaderde ve yaşamak bunun mutsuz sonu olmuş. bütün başlangıç ve sonların anlamsızlığını seyreder olmuşuz sonra. aslında sadece tek bir anlam var. ama biz insanlar olarak her şeye aynı anlamı verdiğimizde ruhumuzu büyük bir boşlukta sanıyoruz. ruhumuz her halükarda boşlukta galiba, çünkü düşmüşüz işte ve değiştiremiyoruz bunu.

Pazar, Kasım 21

alıntılar -5-

1- bende sığar iki cihan ben bu cihana sığmazam
gevher-i la-mekan benem kevn-ü mekana sığmazam

nesimi

2- biliyorum, şakalarım oldukça bayat,kaba, çetrefilli; kendime güvensizliğimi gösterir. kendime saygı göstermediğim içindir herhalde. her şeyi anlayan bir adam kendine nasıl saygı duyar?

yeraltından notlar, fyodor dostoyevski

Pazartesi, Kasım 15

bayram mübarek ola

bayram; neşe, mutluluk, huzur demek imiş. acılardan arındırılmaya çalışılmış bir zaman dilimi, şeylerin birazını hatırlayış, birazını unutuş... biraz da yakınlık. (kurbiyet) ama neşe yanı için alakasız olsa da buyrun:

Gogol Bordello - Pala Tute

Cumartesi, Kasım 13

kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde

ismet özel münacaat şiirinin son dizeleri beynime çivi gibi kazılıdır hep. ne zaman oyalandığımı düşünsem o şekilde dua ederim. ama değişir mi, değişmez. bir halden bir hale geçip dururuz ama ne boşluk doldurulur, yol kenarları değişip dursa da ne de kendimizi herhangi bir yolda herhangi bir adım atmış gibi hissedebiliriz. aynı olan biziz, aynı olan içimiz. dışımızın değişmesinin anlamı yoktur o boşluk dolmadıktan, anlamlar anlamsız durduktan sonra.

çok sıkılıyorum kendimden yalan değil.

şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?

Pazar, Kasım 7

çekici bir anlamsızlık

hayatın anlamı konusu çok karışık bir mevzu. özetine zariyat 56 deriz biz müslümanlar. ama farklı bir şey var hayatta. absürd birşey. turgut uyarın "tarihe gömülen koca koca atlar, tarihe gömülür o kadar" dediği bir nokta var.

şu dizeleri yeni öğrendim ve hayıflandım kendime. ne güzel demiş halbuki cemal süreya.
ikide bir elini başına götürüp, rüzgarda dağılan yalnızlığını düzeltiyorsun.

bir de avatar güzel film değilmiş, he.

Çarşamba, Kasım 3

dücane cündioğlu

olmuş bir adam. yani tamam yaşı var ama yaşla alakalı değil, nerde neden duruyorsa son derece bilinçli yapıyor. yani basbayağı ızdırabı övüyor bu adam, hüznü övüyor, huzursuzluğu övüyor, biz ise hala huzursuz yanımızın iyi olduğuna eminiz ama çeşitli zevklerin peşinde mutluluk denen büyülü kavramın hayalini kuruyoruz. huzursuzluk daha iyi ama mutlu olsam diyoruz ama o huzursuzluğu öyle bilerek seçmiş ki, hayr-et!

Pazar, Ekim 31

gelin ağlayalım gülmez bahtımıza

sözlerini bilmiyorum ama ağlayabiliriz sanırım. a lavandeira da noite.

Cumartesi, Ekim 30

çırpınmak

her insanın illa her zaman bir sıkıntısı oluyor
bazen hafif bazen ağır ama
sıkıntı hep var oluyor,
sürekli bir bataklıkta çırpınmaktır, yaşamak.

Perşembe, Ekim 28

hayal "."

- rüyamda ruhun kanatlanıyor dediler, uyandım, rüyam kanatlarımı kırmıştı, artık uçamıycam, yer yok, gök hiç olmamış, dedim.
- artık ben de yokum, dedi, artık umut yok, artık gelecek yok, huzur yok, mutluluk yok, baht yok, hep biraz daha dip, hep biraz daha dip, dedi ve benim bir daha onu hiçbir zaman bulamayacağım bir yere g-i-t-t-i.

Pazartesi, Ekim 25

alıntılar-4-

Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim.
kürk mantolu madonna, Sabahattin Ali

Çarşamba, Ekim 20

mekan ve zaman

mekan ve zaman, bir duvar, bir sınır gibi dururken önümüzde ve canımızı sıkarken, kabul etmeliyiz aslında biz düşüncelerimizde hiçbir zaman olduğumuz yerde ve zamanda değildik.

Cuma, Ekim 15

hikaye-le-me 3

kötülük sanıldığı kadar uzak değildir, ve sen kaçamazsın ondan, kendinden kaçmakla sonuçlanır bu, çözüm onunla yüzyüze gelip onun çirkinliğini görmekte, ve evet bahane boldur, çünkü kokuşmuş ortam dediğin soluduğun hava olmuş, ciğerlerini kirletmeden yaşamanın sırrını arıyorsun ama, dedi, kötülükten kaçılmaz artık bunu anla, o her yerde bulur seni, sen ancak onun katılığını kendi kalbinin fırınında eritebilirsen, her nereye yürürsen yürü ciğerine temiz hava alırsın.

şahdamarı

allah'ım evren benim yakınımdayken
ben ona uzak kalabiliyorum
insan denmediği noktada hatta zamanda
bir tabut uzağına kaçabilir en fazla
şahdamarının, biliyorum

Pazartesi, Ekim 11

basamaklar

dünya basamaklardan oluşuyor. aşağısı ve yukarısının ucu görünmüyor. biz, her birimiz hep ortalarda bir yerlerdeyiz ve her birimiz için daha aşağısı ve daha yukarısı hep var, aşağıyı seyretmek daha makbul biliniyor. bazen doğruyu seyretmek için yukarıya bakar da bakarız ama görmek istediğimiz yoktur aslında orada, çünkü her zaman esas görmek istenilen yani doğru, basamaklardan ayrıdır, basamakta olan biziz. ve uç ise yoktur, uç yoktur...

hız

öğretilenle öğrenilen arasında tekamül hız farkı var.

Perşembe, Ekim 7

hayal 12

- işaretlere inanmak hayatın plastik topu yapar mı bizi? ya da anlam dediğimiz şey niye kocaman bir soru işareti? bu boşluk neden hep büyüyüp duruyor?, dedim.
- şimdi cevabın zamanı değil, dedi.

Cumartesi, Ekim 2

ağırlaşırken

denebilir ki olmak için kısa, ölmek için çok uzundur ömür.

Perşembe, Eylül 30

keşke ama keşke değil

1- allahım
bazen diyorum keşke
vicdan somut birşey olsaydı da
herkes onu görebilseydi

2- allahım
bazen diyorum keşke
zorunluluklardan sıkıldığımız noktada
nefes alıp verirken onu hissetmediğimiz
farkedemediğimiz noktada
kendimizi anlayabildiğimiz, tam o anda
zamana dokunabilsek

Pazar, Eylül 26

alıntılar -3-

1- bir küçüçük güllen minicik bir bülbülün devasa aşkıdır bu.asırlardır dillenen dilden dile söylenen gahi leyla gahi mecnun,öyle ya her aşıkın bir ahı var. sakın olaki biri ottur biri kuştur diye küçümseme gafletine düşmeyesiniz, sonra öyle bir bülbül olursunuz ki daha ötmesini bilmeden gülün goncasının açmasını bekler durursunuz. o minicik bülbül ki o boyuna posuna bir lokmacık etine bakmadan semada uçuşup dururken öyle bir koku almışki bir anda başı dönmüş, kolu kanadı kırılmış gülün rayhasının meftunu olup acep nerden gelir bu koku diye semadan yere doğru pike yapıp seyirtmiş.uzun bir mühtet ağaçların çalıların otların arasında bu güzel kokunun sahibesini aramış durmuş.
bulamayıncada yüksek bir yere konmuş yanık yanık öterek sesini duyurmaya çalışmış.
kaşları yayım çehresi ayım benlerin çoktur akranın yoktur bir yüzüm ahım zülfü siyahım bakıp durmalı cana sarmalı hemen almalı. gül uzaklardan gelen bu hoş serencamı işitmiş o da bu bu güzeller güzeli sesin sahibine bir anda meftun olmuş. rahiyasından olabildiğince kokuları rüzgarın peşi sıra savurmuş. bülbül rüzgarın ardından gelen bu kokuları takip etmiş.
bülbül gülü görmeden kokusuna meftun olmuş gül bülbülü görmeden sesine aşık olmuş. aşukla maşuk vuslat hasretiyle yanıp kavrulurken kavuşmaları çok fazla vakit almamış. vuslat hasrete mani olamamış.
bülbül güle öyle sevdalanmış öyle sevdalanmış ki onun her halini görmek istemiş. yaprağında benim dikeninde benim esanda benim cefanda benim olsun demiş. gülde sevdalısının sesine öyle meftun olmuş ki ona en güzel kokularından hediye
edebilmek için bir solmuş bir açmış bir solmuş bir açmış ve ona en güzel halini göstermek istemiş. gül kokusuyla dile gelmiş "ah benim efendim selvi bülendim izzette yekta sadette bihemta muhabbette lanazir güzellikte bil kusur candan azizim şekerden lezizim efendim canım sultanım makbulunüz olmaktır niyazım". her aşkın bir cilvesi vardır bülbül ile gülün aşkının cilvesi ise birbirlerine aşık olup kavuşup hasretlerinin son bulmamasıdır.yani vuslatın hep bir başka bahara kalması. bülbül öttükçe gül açmış gül açtıkça kokusu bütün aleme yayılmış gül utancından gonca haline dönmüş bülbül gülün bu halini görebilmek için var gücüyle ötmüş ötmüş ötmüş...
gel gelelim gülün tomurcuktan gonca haline geçtiği sıra hep bitap düşüp
yorgunluktan uykuya gaflete dalmış. her uyandığında gül açmış bülbül feryat figan edip göremediğine yanmış ve o günden beri her sabah vakti bu ızdıraplı aşk tekerrür edip durmuş.bülbül sevdiğinin gonca halini görmek hasretiyle bir ömür ötmüş
gül ise sevdiğinin en güzel halini görebilmesi ümidiyle bir ömür boyu açmış açmış solmuş.

ne gül olmak kolay ne de bülbül olmak bülbül olmayı seçtiysen bir ömür yanacaksın gül olmayı seçtiysen bir ömür solacaksın...

heredot cevdet, ekmek teknesi

2- cumhuriyet kadrolarının türkçe kur'an çevirileri ve türkçe ibadet meselesinde ikidebir luther'e atıf yapmaları boşune değildir. kuran-ı kerim i türkçeye çeviri teşebbüsleri esasen masum bir anlama ihtiyacını karşılamak için ortaya çıkmış da değildir. tam tersine ulus devlete dönüşme süreci bu söylemi ortaya çıkardı. ulus müslüman toplumu ifade eden bir kavram değildi. çünkü bizde ümmet/millet kavramı vardı. yani batılılaşma ve modernleşme bizde ulus devleti doğurdu, bu süreci hızlandırdı ve hatta manipüle etti. kuran'ı çeviri hareketi ise bu uluslaşma sürecinde ortaya çıkan bir olgudur. halkın anlayabileceği bir dil sloganıyla arapçayı ve dolayısıyla ulemayı tasfiye etmek amaçlandı. nitekim luther de latinceyi ve dolayısıyla kiliseyi böyle tasfiye etmişti.

dücane cündioğlu- kur'an'a ve dil'e dair

Çarşamba, Eylül 22

lüzumsuzluk üzerine

1- adalete yaklaşman için menfaatine uzağından bakabilecek bir yerde olman lazım.

2- merhamete yaklaşman için senin de merhamete ihtiyacın olduğunu bilmen lazım. (hüzün)

3- insana yaklaşman için, adaletli ve merhametli olman lazım.

Pazar, Eylül 19

fark

1- kişiyi olduğu gibi kabul etmek ve kabul ettiği gibi olmasını düşünmek arasında bir olgunluk farkı var.

2- herkesi kendi gibi bilmek ve herkesi kendi gibi bilmemek arasında bir hayal kırıklığı farkı var.

3- bir nefes de önemli bir farktır.

Çarşamba, Eylül 15

hayal 11

- sanırım zamanın da küçüğü ve büyüğü var, başlangıçlı ve sonlu zamanlar var, zaman bir düğüm, kısmi anlamı hüzünde belki ve sorumluluk ciddiyet istiyor, dedim.
- hayatın ciddiyeti ona yeniden başlama olasılığının olmamasındandır, dedi.

Pazartesi, Eylül 13

hikaye-le-me 2

hayatın kendisi bir tutunacak dal mıdır ki, ya da insanın içinde kocaman bir tünel varsa, ışığa çıkan o uca ulaşmadan kaybolması, kaybolabilmesi insanın, acizliğin hangi merhalesinde olduğunun göstergesidir? ya da acizim demekle o ışığa ne kadar yaklaşılır? ben bilmiyorum, diye devam etti, tek bildiğim soru sormak...

ne yazık adlı uğultulu ve kibirli kahkahalarını susturamadı şeytanların.

Salı, Eylül 7

serçelerin şarkısı

geçenlerde izledim bu filmi.(yönetmen: mecid mecidi) hoş bir detaya takıldım. ciddi bir spoiler içermez gönül rahatlığıyla devam ediniz okumaya.

olay şu : baş kahramana müşterisi yanlışlıkla fazla para veriyor, adam da arkasından yetişemiyor ve parayı kendi parasının durduğu cebi değil diğer cebine koyuyor. bu haram, helale karışmasın deyu. sonra erik alacak. bir kilo istiyor, tadına bakıyor, çok hoşuna gidiyor, iki olsun diyor ve hop o ayrı duran para ile alıyor ikinci kiloyu. eve gidiş yolunda kahramanımız fark etmiyor ama torba yırtılıyor ve eriklerin bir kısmı dökülüyor. gözümle tartma marifetim yok ama bir kilosu dökülmüştür o eriğin aha buraya yazıyorum :)

burdan çıkaracağımız sonuç : kuluna sevgisi ve merhameti fazlaca olan allah, yeri gelir kulun kendisine rağmen kulunu korur.

Cumartesi, Eylül 4

merak ettiklerini öğrenmek

kişinin olgunlaşma sürecinde en fazla tökezlediği nokta, bilmekle yaşamanın arasındaki farkın olduğu noktadır. bunu ömer tuğrul inançer şu anlamda bir cümleyle açıkladı : "sen öğren ve yap. sen yaptıkça allah sana bilmediğini öğretecektir."

yani öğreneyim öğreneyim diye çabalayıp yaşamayı askıya aldığımızda, öğrenmeyi yani ilmin kendisini zorlaştıran birşey oluşuyor(muş).

Çarşamba, Eylül 1

yenilgi yenilgi...

bazen yeni şeyler düşünmüş gibi yeni şeyler yazmaya çalışmak saçma geliyor. daha önce başkalarının aklına gelmemiş olma ihtimali var mıdır ki düşündüklerimin? hem başkaları da düşünmüştür hem de çok da güzel ifade etmişlerdir. herkese oluyordur eminim, bana da çok oluyor, bir şey okuyorum, ya ama ben düşünmüştüm bu adam niye benden önce söylemiş ki diyorum, vizontele de deli emin in dediği gibi; "görüntülü radyo, şerefsizim benim aklıma gelmişti!" :)

ha örnek mi vermedim, buyrun :

ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
yoktan da vardan da ötede bir var vardır
hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
o şarkıya özenip söylenecek mısralar vardir
sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
senden ümit kesmem kalbinde merhamet adli bir çınar vardır
sevgili
en sevgili
ey sevgili*

*sezai karakoç

Cuma, Ağustos 27

iftar

dün trt'deki iftar programında -ki ist.da çekiliyor- hafızam beni yanıltmıyorsa şöyle komik bir diyalog geçti.ankara için iftar vaktinin yaklaştığını belirtmek isteyen serdar tuncer şuna benzer bir cümle kurdu :

- bu güzel manzarada ankara için iftar vaktine 4 dk kalmasından daha güzel ne olabilir?

cevap hayati inançtan geldi:
- istanbul için iftar vaktine 4 dk kalması. :))

Perşembe, Ağustos 26

ön-görmek

mutluluğu yakalamaya çalışırken es geçtiğimiz şeyler olabiliyor. bahsetmek istediğimin gül tarlasına giderken papatyaları ezmekle alakası yok. (bu arada olmaz tabi, çünkü o söz öyle değildi diyebilirsiniz, olabilir çünkü tam hatırlayamadım.) sebep sonuç ilişkisi ile devam eden kutsal döngüden bahsediyorum, bu döngü içinde sizin mutluluğunuz başkalarının mutsuzluğuyla çakışabilir, ve bu döngü içinde bu olağan bir durum, demek istediğim kimse sevinç denen o duyguyu tatmamalı değil ama, sadece farkında olmak ve bilerek yapmamak.

Cuma, Ağustos 20

hikaye-le-me

siz sürekli plan yapıyorsunuz, dedi. ve işler istediğiniz gibi gitmediğinde başa çıkamıyorsunuz hayal kırıklığınızla. kulluk diyordunuz, diye devam etti, bilmiyorum emin değilim yaşamadım çünkü beceremiyorum yaşamayı, ama mucizeye yorduğunuz olaylara daha çok mütevekkil insanlar şahit oluyor gibi geliyor. evet evet farkındayım bunun sizin elinizde olmadığının, çünkü zaman ve mekandan ibaret sandığınız o engelden daha büyüğü var demişlerdi bana da, insanın kendisidir bu engel, biliyorum elinizde olmadığının ama susturamıyorum içimdeki sesi, suçlu aramak değil bu , bizzat tamamlanmak üzere gönderilmenin hikayesi, ve bizzat beceremiyorum yaşamayı dediğim şey belki de.

Salı, Ağustos 17

teslim olmak

insanın ne istediğini bilmez yanı var. bazen anlatmak istiyorsun sanki sen anlatınca her şey anlaşılan olacak ve işlerin düzelmesi için hummalı bir çalışma başlayacak. bazen de susmak istiyorsun, anlatmanın bir yolu olarak ya da ayrı kalmanın, yapılan her neyse ona katılmamanın ya da ya da ya da kendine bir yol bulmanın sevinci olarak.

bugün bir arkadaşım bir şey danışıyordu. "yapma!" dedim ona, "yapma! allahın her işi hikmetli ve planlıdır. yapma ve teslim ol!" sonra sustum, çünkü sözlerimin aynasında kendime bir yol bulmuştum.

Perşembe, Ağustos 12

zübde-i alem

hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen'i düşünüyorum, sonra zübde-i alem'lere bakıyorum, sonrası üç nokta, ondan sonrası da neyse ki ramazan başladı demem.

kalp ki allah'ın evi ve bu evi mahzun bir yas mekanına dönüştürenler ve ne yaptığını umursamayanları da düşünüyorum bazen ondan sonrası da neyse ki ahiret var demem.

Pazartesi, Ağustos 9

ille de değişmemesi

allah'ım
ille de artmaması
kendime takılmalarım
hep eksik kalışlarım
melekleri düşlemelerim
allah'ım
ille de artmaması

allah'ım
ille de azalmaması
göğü yer ise
toprağı ateş
acınası tercihlerim
ve allah'ım
melekleri düşlemelerim

allah'ım
ille de değişmemesi
bakakalmalarım ve
halimden sıkılmalarım

Perşembe, Ağustos 5

alıntılar -2-

1- bir elif miktarı bir oturma bir ferahlık tanrım ne olur helva
ve bıldırcın eti

fenni ilimlerden anlamıyorum
gözlerinden geçen neyse anlamıyorum
anlamıyorum niçin sonsuz bir yaşamak hayali kuruyor insanoğlu

teşehhüd-ismail kılıçarslan (amerika sen busun)

2- hakikati keşfettikçe yalanı keşfedersin. hakikate doğru yapılan her hamle, her sıçrayış, yalanın yalanlığını kavramayı netice verecektir. baki olanı gördükçe fani olanı hissetmen gibi. hakikati kurcalayan bir ruhun azabı, faniliği her bir şeyin üzerinde çok yoğun bir şekilde hissedip bunu ebediyetle ilişkilendiremediği noktada başlar. hakikat, dünyayı yalınlaştırdığı için yalanlaştırır.

yusuf özkan özburun (hatırla beni hayat)

Pazartesi, Ağustos 2

mad world

içinde öldüğüm rüyalar, gördüklerimin en iyileriydi şimdiye kadar.

Cuma, Temmuz 30

iyi ihtimaller arası farksızlık

yaşamak bu değil, diyordu. yaşamak bu değil, yaşamak bu değil, yaşamak bu değilll!! ve hapishane mi arıyorsunuz bedenlerinize bakın, sonra yer ve gök arasında daha geniş , bütün hapishaneleri içine alan o hapishanede sıkılın, sıkılın, sıkılın!!

Salı, Temmuz 27

hayal 10

- birbirleriyle çelişen iki doğru olması mümkün mü?, dedim.
- tek anlamında değil (nokta), tek'in tezahürlerinin yorumu anlamında mümkün. (virgül-ler-), dedi.

Çarşamba, Temmuz 21

kitap kokusu

ben ki yaklaşık 1,5 sene öncesine kadar mektupla iletişime devam ettim. mektup yazmanın bende yeri ayrıdır. yatılı okula gitmemden yani liseden beri sürekli mektuplaşabileceğim arkadaşlarım da olmuştur çok şükür. şimdi hatırladım da hatta liseden önce de 1 dolara yabancı ülkeden mektup arkadaşı bulan o şey aracılığıyla bir mektup arkadaşım vardı. amerika'da yaşayan bir türk kızıydı ama kurallara riayet edip türkçe yazışmıyorduk :) kural var mıydı ki acaba, neyse burdan konuyu bağlayayım ben. bir yerde okuduğuma göre amazon.com da e- kitap satışı normal kitap satışından daha fazlaymış. hadi kasetin yerini cd aldı, iyi oldu alıştık, mektubun yerini sms ve e-posta aldı, ehh desek de alıştık, ama nolur e-kitap, kitabın yerini almasın ya. alışmamalıyız. alışmamız mümkün değil de mi buna?

Pazar, Temmuz 18

şüphe

allah'ım biliyorum
bazı kapılar vesveseye açılıyor
mesela bazen seyreden olduğu yerde
seyredilen samimi kalamıyor
ve ben görüyorsam gözümü kapamak istiyorum
cümleler anlamlı oluyor anlamlı olmasına da
allah'ım neresi oluyor
bu insanın kendini unuttuğu yer?
neresidir seni sevdiğini, senin için olduğunu
unuttuğu yer?

allah'ım şüpheye açılıyor ya bazen kapılar
biraz pencereler
lazım işte
yoksa bulduğu yetseydi insana
aramak niye olsundu
ama Sen başkasın , Sen başka
Sen'in için olanlar da başka

Perşembe, Temmuz 15

tanımlarım allak bullak 9

bir şeyi çok istersen olur : yanlış ama şurdan yanlış hemen açıklayayım: istediğin şeyin olup olmaması isteğinin kuvvetinin çokluğuyla, azlığıyla alakalı değildir. nitekim bazen basit bir şekilde içinizden geçirdiğiniz ufacık arzunuzun olduğunu görürsünüz, hey allahım yarabbim dersiniz. az veya çok bir şeyi istediğinizde onun olması için sadece sizin değil, evrende herşey birbiriyle bağlantılı olmasından mütevellit, meydana gelmesini istediğiniz olayla bağlantılı durumların maximum faydası göz önüne alınır. her durumda bir acı çeken vardır, her seçim bir kaybediştir mantığındaki gibi ama en az acıya sebebiyet verecek istek geçerliliğe alınır. ki bu pekala sizin isteğiniz olabilir.

irade : her ne kadar tamamen zıt şeyleri söylüyoruz gibi görünse de, insanı tanımlarken kötü sıfatını kullansak da, iyi sıfatını kullansak da yanlış söylemiş olmayız. işte bu durumun müsebbibidir irade.

haz : iki türlüdür. kalıcı ve geçici. geçici olan bedensel ihtiyaçların doyurulmasının ardından elde edilendir. mesela aç bir insanın yemek yedikten duyduğu haz. sonra yine acıkır, yine yemek ihtiyacı vs. kalıcı olan ruhsal
ihtiyaçların doyurulmasının ardından elde edilendir. mesela başka birine yardım ettikten sonra duyulan haz. yani bu biraz da hissi doygunluktur.

kibir (korkunç)

tevazudan bahsetmeliyiz. tevazunun olmadığı yerdeki şeytanın varlığından. ya da kovulmaktan bahsedelim isterseniz. zira kovulmak için kibir lazımdır. biraz da kıskançlık, yakan cinsinden. kovan kibriya sahibidir, bütün olumsuzluklardan münezzehtir. şeytan yıkar. yıktığı insandır. demiştik tevazu olmayan yerde şeytan vardır. mesela dünyevi iktidarlar, mütevazi olmayana verdiğinizde yetkiyi, yetkili şeytan olur. o da yıkar. er geç yıkar.

Pazartesi, Temmuz 12

yol değil yollar

allah'ım
detaylara takılmak
karıştırıyor zihni
genel deyince de
düşünemiyormuş gibi hissediyorum

allah'ım
sevgin ne kadar genişmiş
ve insan için yanlış sen dışında her şeymiş

Çarşamba, Temmuz 7

hayal 9

- bazen keşke diyorum biraz coşku duyabilsem birşeylere. aslında bu bir sorun, bu kadar durağanlık ve soğukkanlılık da saçma. bu kadar oluruna bırakma, aslında oluruna bırakmak denmeyedebilir, birazında mecburiyet varsa. ya ne derseler yanlış demeyeceğim kadar çok doğru içinde yüzüyorum, ya da ne derseler doğru demeyeceğim kadar yanlışlarla dolduruyorum içimi. netlik yok kafamda dolayısıyla üstünde sebat etmem gereken şeyler mevcut değil gibi geliyor, dedim.

- şahidim demiştin hani, dedi.

Pazar, Temmuz 4

uyku açıcı ve keyif verici

şarkıdan bahsediyorum. alın dinleyin. hayattaki ciddilik sıkar bazen gerek de yok çocukluğunuza dönün biraz. kesin zıplardınız bu şarkıda.

jai ho = zafer senin olsun (a.r.rahman'dan)

mer-ha-met

evde otururken yemyeşil bir ormanda hiç de rahatsız etmeyen bir yağmurla ıslandığını hayal edebilirsin. kuytular -iç-inde olmasın. ve o boşluk, o tek bırakılmışlık hissi lazımdır belki insana. allahın nusreti ne zaman deme sınırından bahsedebiliriz. ya da her insanın sınırlarının değişkenliğinden. insanların taşıyabileceği yüklerin ve ağırlıklarının değişkenliğinden. ve her insanın yaşadığı sürece akıttığı gözyaşını topladığında eşit miktarların çıkmaması şaşırtıcı falan değildir. mühim olan merhamettir. mühim olan ayırd etmeyen mer-ha-met. ve sen evde otururken çok uzak hiç bilinmeyen şehirlerde yaşayan hiç tanımadığın insanların omzuna başını koyabilirsin. ve belki de budur mer-ha-met.

Cuma, Temmuz 2

o şiir güzel şiir

1- öfkeyi yutmak iyidir hoştur da , insanın imtihanı dengede kalabilme imtihanıdır biraz da. haksızlık karşısında susmak öfkeyi yutmak olmaması gerektir.
2- dün bir işimden dolayı memleketimin nice aksak işleyen devlet dairelerinden birine gitmek zorunda kaldım. saat 3 olmamıştı. işi 5+5= 10 deyip imza atmak olan üniversite mezunu memur arkadaşların 5 + ?= 10 da takılıp kaldıklarını anlamamla işlemi onlara göstermem gerektiğini düşünerek gittim :) gittiğimde yerlerinde yeller esiyordu.
3- saat üç olmamış henüz.
4- mesailerinin bitmediğini ve 10dan 5 çıkınca 5 kaldığını onun da evrağın bir yerlerinde mevcut olduğunu hatırlatmak üzere aradım. öğle yemeğine gitmediğinden dolayı meğer kendi kendine izin vermişmiş ve evdeymiş gelemezmiş.
5- sonra sinirlendim. anormal bir insanım.
6- bu insan beni denetlemekle görevli bir insan ve gıcığına gidersem benim üstüme gitme hakkı cebinde.
7- ben yine de sinirlendim. anormal bir insanım.
8- ah muhsin ünlü geldi aklıma.
9- ikinci ah o gemide ben de olsaydım sondan ikinci mısra.
10- o şiir güzel şiir.

Cumartesi, Haziran 26

tanımlarım allak bullak 8

tekasür suresi: bir müslümanın kapitalizme karşı net bir duruşu olması gereklidir'in sebebidir bu sure. mal çoğaltmak ve bununla övünmenin ölene kadar bir oyalanmadan başka birşey olmadığının belirtilmesi ve size verilen her nimetten sorulacaksınız uyarısı.

uhud dağı kadar altınım olsa üç dinardan fazla yanıma koymayıp allah yolunda harcarım diyen bir nesil ile, iyi günü var kötü günü var kenarda dursun şunlar da diyen nesil arasındaki fark.

ağlayamamak: ağlamak arınmak derler ya hep bir de biraz rahatlamaktır. üstünde leke bırakan acıyı toz silkeler gibi silkelemektir. ama sadece lekesi gider işte. burda hüzünle acı farklı şeyler gelir hep. hüzün sanki böyle daha masumdur. oturdu mu kalbinize gitmez ama huzurunuzu da bozmaz. acı hep rahatsız eder sizi. batar sürekli bedeninize, ruhunuza. belki çok da farklı şeyler değillerdir bilemiyorum. birçok şeyi bilemediğim gibi. işte sizde acı varsa ağlarsınız mümkün değil sizi birşey tutamaz. en fazla insanların içinde ağlamayı sevmeyenler yalnız kalana kadar tutar ama sonunda yine ağlar. ama içinize oturmuş birşey varsa, varlığına alıştığınız, gitse sorun kalsa sorun birşey, o hep var olduğu için, hep ağlayamazsınız.

önceleri yanımda birileri varken ağlayamazdım, çok sıkardım kendimi, şimdi alıştım galiba, alışkanlığa dönüştüğünden yaşamak, yalnızken de ağlayamıyorum. arınamıyorum da hep böyle kara bir bulut içimde.

türkiye ile rusya arasında vizenin kaldırılması: aslında iyi bir olay. siyasi açıdan bakmadığınızda, ihale boyutunu düşünmediğinizde. ki aslında bunları göz ardı etmek gerekiyor mu tartışması tamamen başka boyut. orda da haklılık var. ve fakat neden iyi? yani en başından beri garip bir şey zaten dünyanın sınırlarla bölünmesi herkesin bir yeri sahiplenmesi, altı üstü toprak deyip geçilmemesi. yani dünyanın herhangi bir köşesi, dünyadaki herhangi bir insan için var zaten. bu da kolaylaştırma biraz.

Çarşamba, Haziran 23

yusuf- kuyu- soru-cevap

soru : hani yusufu kardeşleri kuyuya atmış ya , sonra da bir kervan gelip çıkarmış onu kuyudan. ben kendim kuyuya atladım, kendine zulmetmenin gereği olarak da kervan mervan gelmiyor. ne olacak?

cevap : allah büyük..

bir de yunus geldi aklıma şimdi..

Pazartesi, Haziran 21

bismillahirrahmanirrahim

ne kadar az söylediğimi farkettim.

Perşembe, Haziran 17

kolay cevaplı sorular

-islam sosyalizme mi kapitalizme mi daha yakındır? ve bu önemli midir?
-mutluluk insan için gerekli midir?
-yanılgı, zamana mı insana mı daha çok bağlıdır?
-sermayenin yeşili olur mu?
-yaptığı herşeyden neden "kendi"ye ya da yani "nefs"e hep bir menfaat bulaştırır insan?
-regaip kandili mübarek olsun mu? (günün önemine değinmek lazım idi bir şekilde.)

Çarşamba, Haziran 16

lost

nihayet bitirdim lost'u. bi algılama pardon algılayamama sorunu yaşadım. ama okudugum yorumlarla taşlar yerine oturdu biraz. her şeye rağmen çok iyi bir diziydi. ve şu paralel evrenler yönüyle,sayesinde kader anlamlandırmalarım içinde yeni şeyler fark ettim biraz. belki olmadık şeylerden olmadık anlamlar çıkarabilme becerimdendir ama öyle hakkaten.

bir de arı vızıltısı sesi çıkaran bir aletle gerçekten müzik icra edilebilir mi merak etmekteyim bu ara. müzik nere, vuvuzela nere acaba.

Salı, Haziran 15

alıntılar-1-

1- güneşler bir yerden çıktılar
güneşler bir yere girdiler
güneşler onsuz öldüler
ne aydınlık gerek bana
ne karanlık

asaf halet çelebi-mansur

2- hayır, der, burada her şeye bu kadar basit bir gözle bakan insanların arasında yaşamak bana güç gelecek. bunlar için ölüm, hayat, günün her hadisesi, saadetler ve felaketler o kadar tabii şeylerdi ki… halbuki ben bir masalı olan adamdım.

ahmet hamdi tanpınar

Perşembe, Haziran 10

çok çok azıcık dinlenme

dört gün(cük)lüğüne ilkel(!) yaşamaya köyümüzün yaylasına gidiyorum. elektrik yok, su ortak çeşmelerden, telefon zar zor belki, tv- gazete otomatik olarak yok, internet o da ne ki dolayısıyla. o yüzden de en fazla dört gün kalınabiliyor zaten -bizim açımızdan- :)

Pazartesi, Haziran 7

tanımlarım allak bullak 7

truman denizi : hayatın kurgusunu ve belki de tamamını kaplayan ufak oyunları anladığınızda bu denizin karton sınırları kendiliğinden gözükebilir size. sadece herşeyin farkındayım deyip elinizi kaldırdığınızda karton sınırlardan exit yapabilirsiniz. ve the truman showda da görüldüğü gibi ömür boyu olması gerekmez. farkındayım dediğiniz an dışında kalırsınız zaten denizin.

isimler : nasıl moda üzeri bunların sonuna konan -can ekleri hoş durmuyorsa son hecenin dönüştürülerek -oş haline getirilmesi de tüyleri diken diken edebilecek kadar irite edici.
örn. reyhan-reyhoş

islam : içinde teslimiyet vardır, onu da barındırır. açıklayalım şöyle ki : allahın emirlerini iki kategoriye ayırmak mümkündür. birincisi hikmeti belli veya zaman içinde belli olmuş bireysel ve toplumsal hayatı düzenleyici emirler. ikincisi hikmeti belli olmayan aynı şekilde emirler. hikmeti belli olmayan derken emir hakkında neden veya nasıl sorusu sorulup verilen cevabın kişinin mümkün ki sınırlı aklına yeterli gelmediği durumları kastettim. zaman içinde bilimin gelişmesiyle vs. ikinci gruptan birinci gruba geçiş vardır. ancak gaybın anahtarını allah kimseye (peygamberler dahil) vermediğinden hikmeti belli olmayan emirler hep vardır ve var olacaktır. bunun tek çözümü de işte teslimiyettir. şunu da eklemeden geçmeyelim allah gaybın dilediği kısmını dilediğini verir -ki genelde peygamberlerdir- ama hepsini sadece kendi bilir. burda bkz. hud suresi 123.(göklerin ve yerin gaybını bilmek yalnızca allah'a mahsustur). konuya dönecek olursak işte o yüzden her devirde, "senin allahın senden şunu istiyor ne saçma" türü sataşmalar normal aslında. hatta inananın kafasında da soru işareti var olabilir, o da normal.özeti ise yine kuranda var : gevşemeyin, hüzünlenmeyin. eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz. (ali imran, 139)

Cumartesi, Haziran 5

bir zamanlar böyle bişey saçmalamışım

bir varmış bir yokmuş
küçük bir kız varmış
insanlar gelirlermiş giderlermiş o hep ayaklarının bastıgı yerde durup denizi seyretmeye çalışırmış
bir sürü laflar edermiş sonra bakınırmış etrafına
kimseden bir tepki gelmezmiş , şaşırırmış
bi gün güneş duymuş onu
neden kimseden tepki gelmiyor biliyor musun demiş kıza
sesli konuşmuyorsun ki insanlar içinden konuşmaz, seni kimse duymuyor demiş
kız o kadar alışmışmış ki güneş demese gerçekten susarak konuşmaya çalıştıgını farketmeyecekmiş
iyi ama demiş kız sen nasıl duydun beni
benim ay gelmeden saklanmam gerek deyip birden kaybolmuş güneş
sonra gece bitmiş güneş görünmüş, kız konuşmuş konuşmuş cevap vermemiş kimse
gece olmuş tekrar
uyumaya çalışırken birden ben geldim demiş biri kulagına fısıltıyla
bi bakmış ay
bir kere gücün yetti diye her seferinde gücün yetip de sesini duyurabileceğini düşünme diye uyarmış onu ay
mesela ben demiş
konuşandan çok susarak konuşmaya çalışanlara şahitim ama
her defasında herkesi duymam mümkün değil demiş, seni de her seferinde birileri duymayacak
insanlar gelip gitmeye devam ederken
o hep aynı yerden yine konuşarak denizi seyretmeye devam etmiş
çünkü ruh demiş kendi kendine
huzurluysa ve huzuru kendine birşey kazandırıp kaybettirmese bile
gözlerini kapatmış
çünkü ruh huzurluysa ve huzuru kendine birşey kazandırıp kaybettirmese bile bastıgı yere basmak ve baktıgı yere bakmak güzelmiş
gözlerini açmış
güneş denizle konuşuyormuş, insanlar insanlarla görmüş
ama duymuş da
bişeyler diyip sözlerine karışacak olmuş
ne fark ederki demiş içinden bir ses
gökten üç elma düşmüş
ip atlayan üç kıza vermiş elmaları
sonra uyumuş
rüyasında dünyada değilmiş ve birbirinden aslında hiç saklanmayan güneşi ve ayı yanyana görmüş, ve yıldızlar ve yıldızlar, bir sürü...

Pazartesi, Mayıs 31

viva palestina

daha önce de böyle bir başlık atmıştım ama altına farklı şeyler yazmıştım. çünkü o zaman da biliyordum ki söylediklerim vicdanımın acısını ne anlatmaya ne dindirmeye yetecekti. söylemekten başka hiçbirşey yapmıyordum çünkü ve utanıyordum bundan çokça. utanması gereken biri olarak yazıyorum şimdi yine de.hep düşündüm profil resimlerini değiştirmenin, anlık iletileri editlemenin ötesinde bişeyler yapılmalı ve ne yapılacaksa onun içinde olmalıyız. şimdi yine duaya sarıldık, yine söylenecek her kelime anlamsız geliyor. her defasında her şeyi ince ayrıntısına kadar düşünerek zulmeden yine mazlumluk sığınağına koşuyor. ama biz biliyoruz, biz biliyoruz da bilmeyenler varmış, o da ayrı üzücü.

her gün bir tabut
çıkıyor kapımdan
her gün bir ölü
seni bildim bileli

afrika'da öldürülse bir yerli
canı bende çıkıyor
seni bildim bileli

şişlenen zenci benim
amerika'da
ay'dan düşüyorum sanki
okyanuslara
artık kutsal metinleri çözemiyorum
muallim-i evvel
müfti-i azam değilim
fetva veremiyorum
seni bildim bileli

bilgi alındı arzdan
işte
deccal'ın ayak izleri
ye'cuc me'cuc her yan
seni bileli

her kedi
koşar tekerleklerle kendi
gelir
son nefesi bende verir
ölü başka yerde
şivan benim hanede
gün degil
ülkeler batıyor
her akşam bizim yörede
seni bileli

şarkılarda tefeül ediyorum
artık anam gibi
hep seni söylüyorlar
her türküde ben varım
seni bildim bileli
.
.
.

ne ceza bu
ne imtihan
kime n'ettim
neyledim bilmem
hangi çağda
ne zaman
öç bu sanki
öç
benden alınan
seni sevdim seveli

not : şairi kim meçhul.

Perşembe, Mayıs 27

ardışık sorular

karıncaları insan gibi düşünüp izlediğin oldu mu? ya da insanları karıncalar gibi gördüğün? başkalarını seyretmek daha mı sevimli geliyor aynaya bakmaktan?ya kusurların, farkında mısın? peki iyiniyetin hiçkimseyi esir edemediğini ama kalbini genişletmen için varolması gerektiğini biliyor muydun? dualarının başkalarınınkiyle çakıştığının ve bu bağlantıları bilenin yalnızca allah olduğunun ve işte düzenin seçimler, seçimler, seçimler ve onların sonuçları olduğunun farkında mısın?

Pazartesi, Mayıs 24

hayal 8

- dışarıya çıkar gibi görünüp içeri varır da tüm kapılar, içeriye açılanlardan nasıl dışarı çıkılır,dedim.
- dua, dedi.
- inşallah, dedim, inşallah!

Çarşamba, Mayıs 19

ben yalnızca allah'a güveniyorum

böyle uçsuz bucaksız bir yer
görünürde bir ben varım ama allah'ım
aslında sonsuz bir uğultu
ve sonsuz bir kalabalık
geri kalanını da
öncesini ve sonrasını da
hep olduğu gibi sadece sen biliyorsun
*
ve radio tarifa sin palabras [videolu koydum mecburen ama bu şarkı gözler kapatılıp dinlenir, tamam hoş fotolar var videoda ama siz bakmayın bence :)]

Salı, Mayıs 18

Dünyaya Bırakılan Notlar -III-

-I-

Hatırla diye bir yağmur yağar belki gökten. Oysa unutmak diye birşey yoktur yerde. Yani vardır ama gözlerini kapattığında unutabilenler için. Gözlerini.. Kalbinin gözlerini. Gözleri açıksa şayet kalbin, sadece kriz anında sıkışmaz.Yıllar dediğinizde, öyle bir kelimeyi hiç duymamıştım der. Oysa ihtiyaçtır. Kalbin zamana ihtiyacı vardır. Kalp, zamanın dostluğunda dingin kalır. Ve kalbi en fazla ne sıkıştırır biliyor musunuz? Zaman... Onun hep yerinde sayıyor gözükmesi.

-II-

Dünya karmaşıklaştı. Belki her devirde bir karmaşıklığı vardı. Her yaşımı bir devir saysam bile, hiç bu kadar bahanelerin bol olduğunu bilmiyorum. Her geçen yıl yaşım değil karmaşıklığıma bahanelerim artıyor sadece.

-III-

Boğulmuyorum diye bir yağmur yağar belki gökten. Eğer hayalse herşey, yüzme bilmesen bile denizin en derin yerinde boğulamazsın, boğulmazsın. Eğer hayalse herşey, birileri her nefes alıp verişinde yaşadığı şeyi, her soluduğunda geçen an'ı efsaneleştirebilir, ama sen yaşayan değil seyreden olmaya mahkum olursun. Çünkü sen onulmaz bir hayalcisin. Olur da seninki dahil bütün efsaneler bir kitaba yazıldığında, yıllar yıllar sonra, evet duymuştum başka kitaplarda da yazıyordu bu, hatta çok defa anlatıldı katıldığım yerlerde, derler, sıra seninkine gelince, "gerçek mi bu?" diye sorar yanındakine okuyucu, o da, hayır sanmam diye cevap verir.

-IV-

Herkes kendi kalbini geniş sanır. Çünkü gördüğü herşeyi ona sığdırmıştır ve kalbi hepsini taşırmadan almıştır. Gerçekten kalbi geniş olanların kalbinde görmediği şeyler de vardır.

-V-

Rüyamdaydın diye bir yağmur yağar belki gökten. Yüzüm duvara dönük, ıslak bir yastığın üstündeyken kafam, bir melek dürtmesiyle uyandırılırım belki. Olmaz demeyin çünkü anlayın artık ben onulmaz bir hayalciyim. Sonra başka meleklerin getirdiği rızkımı almak için pencereyi açarım. Gözlerim kapalı önce derin bir nefesle önce ciğerlerim dolar rızkla. Sonra gözümü açtığımda gördüğüm şeyin heyecanıyla kendimi dışarı atarım : Yağmur.. Islanırım.

-VI-

Sen onulmaz bir hayalcisin diye yağmur yağar gökten.

http://www.cemaat.com/dunyaya-birakilan-notlar-iii

Pazartesi, Mayıs 17

tanımlarım allak bullak 6

modern dünyanın kendini tüketmesi: bunun farkında olmak yeni bir soru doğuruyor : peki ya sonrası? tüketmekten sıkılan ve saçmalığının farkında olan, ve kesinlikle tüketilen olmak istemeyen insanların çoğaldığı bir yerde mutlaka yeni bir şey olacak gibi geliyor : ya bambaşka bir düzen ya kıyamet. tarih bunun örneğiyle dolu kurulu düzen kokuştuğunda yeni bir düzen bir şekilde kuruluyor. sonra o da kokuşuyor çünkü insan etken her yerde. şu anda da düzenin iğrenç kokusundan burnunu tıkayan insanların çokluğu artık bir sona ya da değişime gittiğimizi gösteriyordur sanırım.

arafta kalmak: dünyaya ya da hayata en yakışan his gibi gelmiştir hep bana. yani varlığından emin olduğun yani değil olanların bile içinde kesinlikle var olan başka bir yer vardır mutlaka. oraya da gitsen gidilmez, burda kalsan hiç kalınmaz. sürekli önünde seçenekler, seçenekler, bitip tükenmeyen seçenekler...

ihtiyaç: bazen farkında olmazsınız ya da yoktur, sonra alışkanlıklarınızdan biri değişir veya farklı bir düzene girmek zorunda olduğunuzda olmuş olması gerekeni fark edersiniz. daha doğrusu olmuş olması gerekmez, sonradan olması da oluşması için yeterlidir. faraziyeler üzerinden anlatıyorum ama mesela daha önceden tanımadığınız bir insan var diyelim, kafanızda onun gibi bir arkadaş tahayyülünüz olmadığından böyle bir ihtiyacı da fark etmez veya hissetmezseniz. sonra o insan gelir, ve kendisi bir ihtiyaç haline gelir. sonra da giderse boşluk oluşur işte.

Perşembe, Mayıs 13

şer

insan maddi boyutuyla da manevi boyutuyla da tam bir umman. ilerledikçe bitmeyen bir yandan bir derinlik, diğer yandan bir yükseklik. şu üçüncü sayfa haberleri, mesela ne bileyim nazi düzeni ve hitler, savaşlar, savaşlar, gereksiz binlerce savaş.. kötülüğün egemen olması için nasıl bir perdenin fıtratı örtmesine göz yumulur da, bunlar yaşanır? sınır bile değil sınırın çok ötesi...

sonra görmezden geldiğimiz onca şey. alışılmış olduğundan görmezden geldiğimiz ya da kim bilir göremediğimiz..

sonra çabasızlık, amaçsızlık..

amaçsızlık da bir ruh hali, birey değil bencil olma sloganlarıyla kulağı dolan insan, salt kendi mutluluğunun anlamsızlığıyla karşılaşıyor illa ki.

adım at demek de çözüm değil. adım ama sis veya perde her yeri o kadar kaplamış ki, nereye gittiğini görmen de mümkün değil. kötüyü iyinin ardına saklanmış bulabiliyorsun. yani ki of dünya of...

Cumartesi, Mayıs 8

Mülk Allah'ındır

bazı şeylerin nereye çekilirse oraya gitme ihtimali var mı bilmiyorum. varsa da tehlikeli mi? yani bazen olan birşeyden olmadık anlam çıkarılıyor ama eğretiliği belli oluyor. bazen de önyargımızdan ya da öğretilmişliğimizden eğretiliği görmüyoruz ama zamanla en fazla da çabayla ufkumuzu genişlettiğimizde sorun kalmıyor.

bereket, birşeyi istediğin yöne çekebilmede değil, onu olduğu gibi bırakıp, üzerinde düşünerek farklı bile olsa ona anlam(lar) vermekte sanki.

Salı, Mayıs 4

bir yer olmalı

1- bir yerden sonra çözümü olmayan çözümü bulanamayan bir nokta çıkabilir ve onun etrafında dolanıp durabiliriz. yani yine de onu yok saymak bize bir şey kazandırmaz.
2- bir yerden sonra insanın okudukları omzuna yük olur mu ki?
3- bir yerden sonra iyiyi kıskanan kötüler iyinin içine küçük parçalar bile olsa kötü katmaya çalışırlar. tarih hep böyle der.
4- gri nedir?
5- düş doğru yere yapıştırılmak istediği için mi kırılır?
6- beş no'lu soruya evet dediyseniz daha göreceğiniz çok şey olabilir.

Cuma, Nisan 30

hayal 7

- bugün uzun konuşmak istiyorum. çünkü konuşamadıklarım var, konuşamayanlar, konuşmayanlar. küçükken köye gittiğimizde, köylerde evlerin içine çekilme yoktur, özellikle yazları herkes kapı önünde oturup muhabbet eder, gerçi ağırlık muhabbet değil dedikodu olsa da, neyse ne diyordum, onlar dışarıda sohbet ederlerken ben de babaannemin kucağına oturup yıldızları seyrederdim. daha doğrusu öylece duranlar ilgimi çekmezdi, biri kayacak , ben de göreceğim diye tetikte bakınır dururdum. gök yüzü daha açıktı sanki o zamanlar şimdi baktığımda o kadar çok yıldız göremiyorum sanki. neyse yine uzattım ne diyordum, beni mutlu eden bir ayrıntıydı izlemelerim, babaannemin minder yerine kucağına oturmamdan hoşlanmadıgını da demiş miydim, ama daha rahattı ne yapayım. yine dağıldı diyordum ki bir gün izlediğimi anlayan biri dilek tutmamı öğütledi, kabul olurmuş öyle, sonra başka bir gün başka biri, gök yüzündeki yıldızların yer yüzündeki insan sayısıyla aynı olduğunu ve her yıldız kaydıgında birinin bu dünyadan göçtüğünü yani öldüğünü söyledi, üzülmüştüm o zaman, o beni mutlu eden eylem farklılaşmıştı içimde, çocukken her denilene de inanırdım bu da başka bir ayrıntı. sonra o yıldızlar şayet konuşuyorlarsa duymak isterdim. bazen konuşamaz dediklerimizin konuşmasını, cansız dediklerimizin canlanmasını istiyorum, dedim.
- dikkat et hikmet her zaman kendi şekliyle gelir, dedi.

Salı, Nisan 27

özin ehl-i hakîkat mübtelâ-yı zülf ü hâl etmez

derler ki : bir avcı varmış. keklik avlamak için uçurumun kenarına gitmiş. keklikler birden havalanınca çıkan sesten ürküp uçurumdan düşmüş. ve son anda bir dala tutunmuş hep olur ya. bakmış yardım isteyeceği kimse de yokmuş. ve allahım demiş, bir tek sana güveniyorum nolur bana yardım et. bir ses duymuş sonra, madem sadece bana güveniyorsun tutunduğun o dalı bırakman lazım değil mi. adam bırakmış dalı ve yardım ondan sonra gelmiş.

hikaye biraz atalet ve tevekkül sınırının dışında gibi duruyor ama belki de hal-i pür melalim budur.

ve mohsen namjoo ey sareban (başlık da fuzuli den)

Cuma, Nisan 23

sancı

çokça çözemediğim sorular var
allahım
ve ne çok soru soruyorum
bambaşka ve çok güzel bir anlamken, gerçek
bu hüznün ya da oyunun
zamanı hapsetmesi
bizi hapsetmesi
beni hapsetmesi
ve zorlaması

anlamsız kalıyorum bazen
allahım
ey iman edenler ve sonrası
önce kulak sonra kaybolmuş bir kalp
niye kayboluyor allahım
yani bunca etken arasında
sıkışmışlığı

güzel bir gerçek var
allahım
bütün gerçekleri kapsayan
işte onun kapsadığı o küçük nokta var ya
o nokta çok sancılı

Pazartesi, Nisan 19

tanımlarım allak bullak 5

edebiyat : böyle biraz cıvığı çıktı, herkes şahane laflar edeyim diye saçmalamaya başladı. entel kelimeler türedi etrafta. kelimeleri bile entel ettiler. düşlemlemek diyorlar kızıyorum.

peki : yalan değil çoğunlukla mecburiyetten, zorunlu kalma durumundan sonra gelir ama güzeldir çünkü bencilliği dizginleyebilmiş olmanın delilidir. peki çünkü "ben" bir yere kadarım ve bir yere kadar olmalıyım.

bilgi : bilgi ortada olan birşeydir.kitaplar, dergiler, gazeteler vs. bir dolu bilgi kaynağı vardır. hali hazırda duran bilgiyi birileri almadıysa almak istemediklerindendir. ya da bir yerde karşılaşmışlardır ama anlamadıklarından karşılaştıkları bilgiyi geri unutmuşlardır. bu yüzden kiminle ne oranda neleri paylaşacağınızı karar vermeniz gerektiğinde fark edersiniz, en iyisi susmanız gerektiğini. çünkü büyük ihtimal bilerek alınmamış bir bilgi vardır ortada, ve sizin anlatmanız bişey değiştirmeyecektir çünkü istem yoktur.

Çarşamba, Nisan 14

yorgunluk

eskiden beri uykucu biriyim ama uyuma sorunu da çok çekerdim, aklımda sürekli düşünceler fink attığı için ve yorgunluğum da olmadıgı için kafasını yastıga koyar koymaz uyuyanlardan olmadım hayatımın uzun bir dönemi. hatta hep kıskanmışımdır öylelerini. lakin yorgunluk diye birşey çıktı. lisedeyken (ki yatılı okudum) metallica kaseti bulmuştum bir arkadaştan, ne menem bişey diye dinlemek için almıştım, ki malum metallica gürültülü müzik yapıyor ve metallica dinlerken uyuyakalmıştım da çok gülmüştük. geçen aklıma bu geldi ve güldüm kendime çünkü benzer birşey yaptım, lost izlerken uyuyakaldım iyi mi.

oturmak insanı çok yoruyor, eminim artık buna.

Pazar, Nisan 11

ve bir gün

1- kendinle çelişmeden yaşayamazsın, çünkü mükemmel değilsin, zorlama, zorlaman umutsuzluğa ve karamsarlığa kocaman kapılar açılıyor.
2- zorlama ama çabala ve umut et.
3- saçmala, nolcak ki
4- ve taviz tavizi doğurur. ve taviz, tavizi doğurur.
5- ve bir gün...ve bir gün...
6- bekle
7- sabır

**
bir de hep demek istiyorum, mesaj yoluyla olmuyor galiba, blissfully.ignorant, nhnyldz, bal, name-i nur, ayaküstü, emin, muhaber, asya kul, cenkunal, lokman, ahm, nihalette, alisargun, zzzzzzz ve pufidoo t varlığınız iyi geliyor.

Perşembe, Nisan 8

arayış

arayış gariptir ki ömür boyu sürecek gibi gözüküyor. garip mi yoksa güzel mi? hem garip hem güzel mi veya garip tarafı yoktur belki. öyle olmalı çünkü hepimizin adım atmaya ihtiyacı var, adım yoksa ölüm de yok, ya da adım attığın için ölüme yaklaşıyorsun. ölüm de ürkülecek bişey değil zaten. ya da adım atmadan ölürsen sayılmıyor. bir de franz kafka demiş, hani o ürkütücü gelen, tu kaka edilen şeyi açıklamak için belki, ya da avutmak için kim bilir ama demiş işte, bilgeliğin başladığına ilk işaret, ölmek isteğidir diye. garip olabilir, hem garip hem güzel de olabilir, ya da vs..

Pazartesi, Nisan 5

hayal 6

- gölge ile asl'ı ayırd eden nedir?, dedim.
- biri ışıkta varolan,diğeri ışıkta yokolandır, dedi.

Cuma, Nisan 2

umut

1- umut
2- kısır döngü
3- gerçekteki hayal
4- hayaldeki gerçek
5- y a l n ı z
.
.
sonsuz- umut

Cuma, Mart 26

şahit

allahım
bir yerde bir yapışmışlığımız var
bir yerde bir mecburiyet
çok değil az bana sevimli gelen
şahitsin
yine de bu hani kısır döngü
ne diye sorsan bilmiyorum
neden ve nasıl desen korkuyorum

allahım
çaresizlik de bir yol
kendi seçimi veya değil
kendi sonucu veya değil
şahitsin
ve kudretli

allahım
düğümlendim
ve çok sıkıldım

Salı, Mart 23

tanımlarım allak bullak 4

boş vermek: bu da diğer bütün kavramlar gibi çift kutupludur. başına hangi ismin, nesnenin, şeyin geldiğine göre doğru veya yanlış bir anlam kazanır. yani boş verilmesi gerekenler olduğu gibi, boş verilmemesi gereken şeyler de vardır. sen düzelmesi gereken birşeylerin var olup olmadığına ve onların nasıl düzeleceğine veya senin bu düzelmeye katkının ne olacağına dair düşünceleri boş veremezsin. ama gereksiz sadece ruh sağlığını bozucu şeyler boş verilmesi gerekenlerin en başındadır. bunlara en iyi örnek de yapacağın ve doğru olduğunu düşündüğün bir şeyi yaptığında başkalarının ne düşüneceğidir.

iş ilanı: okunduğunda "dünya ne kadar hızlı dönüyor allahım ve ben yetişemiyorum" dedirtecek cinsten olmaya başlamış şeylerdir. istenen özelliklerle o kadar mükemmel çalışan profilleri çiziliyor ki, kırk fırın ekmek yesem bu ben olamam diyorsunuz. hele iletişimi kuvvetli vs. gibi özellikler. ne yani içine kapanık biri isem elimden hiçbişey mi gelmez?

her şeyi bırakıp gitme isteği: belki bunun yani herşeyi bırakıp gitme isteğinin nedenlerinden biri de yüzünüze bakıp sizin kim olduğunuzu çıkaran insanların çoklaşmasıdır. yani siz bir yerde durdukça anılar biriktirirsiniz ve o anılara başkaları da şahit olur. hadi şahit olmasa bile ad, soyad, iş vs bilinirsiniz ve hakkınızda az çok bir yargı vardır. ki bazen olduğu insanı olmaktan sıkılır insan. ama yürüyecekken diğer insanların yargılarına takılır. gitme isteği biraz da düzeninizi beğenmeyip yeni bişeyler yapma arzunuzdan doğar. o yüzden de başka bi yer gerekir ki, yürürken tökezleyip durmayasınız.

Cuma, Mart 19

eyvah ki eyvah bir çemberin içine düştün

kulaklarım çınlıyor ve umutsuz deniyor
çünkü sen değişmedikçe hayat değişmeyecek
ve emin ol ki hayat değişmedikçe
sen de değişemeyeceksin

Pazartesi, Mart 15

dünya burda değil

ve hiç, bir de sadece ayaklarına bakarak yürüyen bir hiçtir, gördüm düştüğünü...

Perşembe, Mart 11

böyle de olur

kendi hayatımız yerine başkalarının hayatına baktığımız olabiliyor. arada böyle olur, sevimli mi sevimli bir bebek görürsünüz doyunca sarılmak, koklamak istersiniz ama sonra ağlamaya başlar, kollarını sizden başka birine, annesine uzatarak.

Salı, Mart 9

hayal 5

- her merak ettiğimizi sorsak ya da hep kendimize dair şeyler merak etsek nasıl olurdu, dedim.
- ifrat ve tefrit, dedi.

Cuma, Mart 5

sıkıldığım belli oluyor mu

herkesle iyi anlaşmak kişilerle sadece ortak olduğunuz noktalar üzerinden iletişim kurmakla oluyor. gerisini kurcalamayın boşa.
diğer insanlardan sıkılıyor olmanın normal bir tarafı var aslında, anormal olan seni sıkan insanlara gereksiz haksızlıklar etmek.

asosyallik kötü bişey değil, valla..

Cuma, Şubat 26

bugün cuma, bugün cuma, bugün cumaaa

1- hz.ademe isimler öğretilmiş ya, bazen aynı şeylere farklı hatta zıt anlamlar veriyorsa ademoğlu, hatırlama sürecinin deforme olmasından mı acaba?
2- devlet dairelerine, bazen özel yerlere de, memurların gözleri önüne "kolaylaştırın, zorlaştırmayın" hadisi asılmalı, irtica mı sayılır acep?

Salı, Şubat 23

bu sefer

1- belki de gerçek olmayan başka şeylere rağmen kişinin kendisiyle uyumu, çelişkisizliği adına aynı yolda yürünebilir.
2- denge bazen faydasız bilgilerini unutmaktır.
3- denge bazen faydasız hislerini unutmaktır.
4- güzel günler bizi bekler, bir kere de böyle deyim gitsin...

Cumartesi, Şubat 20

kimi tatlı peşinde kiminin de tuzu yok

bilmiyorum eskiden de var mıydı sınırlar, alternatifler ve en önemlisi baktığı her yerde ben'i dışında bir şey göremeyen insanlar. hani evrim diyorlar ya, evrilen insan değil aslında, sınırlar evrildi, alternatifler evrildi ve ben'ler evrildi. yarım yamalakken tamamlandılar, tamamlandık madem büyüyelim diye savaşa durdular şimdi de, savaş insanlara karşı..

Çarşamba, Şubat 17

hayal 4

- öncelik sıraları çok öznel,dedim. ve ekledim :"başka insan"ın değersizlerin en başında olduğu bir kalpte ne yapılabilir?
- sessizlik, dedi.

Pazar, Şubat 14

en kendisi

insan bazen kafasından geçenleri saklanma kaygısıyla söylemiyor ya, bazen bu durum korkutucu geliyor. bazen kafasından bunca şeyin geçmesi bile korkutucu geliyor. bazen kafasından bir tek şey geçsin o da en düzgünü , en doğrusu ve en kendisi olsun istiyor.

Perşembe, Şubat 11

öyle işte

hayat kendi içinde bir düzenle devam ediyor ve biz o düzenin sadece ufacık bir parçası olduğumuzdan sürprizler, sürpriz denebilecek şeyler yaşıyoruz. umduğumuz şeyler olmazken, ummadığımız şeyler kapımızın önünde bitiveriyor ve çırpınıyoruz biraz. üstelik bu durum hem iyi hem kötü. yani aslında "mutlak iyi". bize yansıyan yanıyla veya dünyaya ait bir ışıkla baktığımızda kötü görünüyor.

yani hem hayal kurmasan olmuyor hem hayal kurmaya değmiyor. ama insan yalnızca ikisinin arasında insan olabiliyor.

Pazartesi, Şubat 8

güzel bakan güzel görür

1- bazen yabancı hissedersiniz, bazen yabancı olmak istersiniz.
2- bazen içinizde bir kale inşa etmek bile isteyebilirsiniz.
3- çokça anlamlandıramazsınız bunca hırs bir gönülden bile önemli mi diye.
4- içine kapanmak güzel şey.
5- hayal kurmak çok güzel şey.

Pazar, Ocak 31

büyümek

küçükken bebeklerle oynamayı çok severdim. ve bir gün bebeğime elbise dikerken büyüyeceğim geldi aklıma, ağlamaya başladım. babaannem vardı o zaman yanımda, elime iğneyi batırdım sandı, üfledi parmaklarımı falan, niye ağladığımı sordular sonra," iğne battı" dedim, "büyümek istemiyorum" desem saçma gelecekti çünkü.

Perşembe, Ocak 21

çivi

kocaman ütopik dünyalar kurmak için
gereken bütün çiviler benden olsun
verip verebileceğim bu
hatta öyle ki çivilerden bir dünya
kurulabileceğine bile inanır oldum
ne rica ne utangaç bir adım
yalnız bırakmayın beni dünyanın köşesine sıkıştım

Cuma, Ocak 15

hayal 3

- bazen insan hayalim bembeyaz ve tertemiz kalsın diye içini sır gibi saklar. o zaman dudaklarından çıkan kelimeler nedir?, diye sordum.
- perdedir, dedi.

Pazartesi, Ocak 11

hmm

karamsarlıktan tek başına çıkamıyor insan. ve galiba fallara da bu yüzden ihtiyaç duyuyor.

Çarşamba, Ocak 6

viva palestina

1- emin olduğum bir şey var ki cahil insan kesinlikle diğerlerinden daha mutludur. ama bu mutluluk huzur değildir. huzur başka birşey.
2- pencerenizin önüne bir kuş konması sizi de sevindirirdi değil mi?
3- benden roman tavsiyesi isteyenlere verecek tavsiye bulamamam ve kitaplığımda çok az roman olduğunu fark etmemle, bir süre roman okumaya karar verdim. ve oğuz atay, ihsan oktay anar'la başlamayı düşünüyorum. ama öyle övülüyorlar ki son nokta budur deyip nokta bile koyabilirim sanki.
4- noir desir le vent nous portera dinlemenizi salık veririm.

Pazar, Ocak 3

tanımlarım allak bullak 3

acı: zaman içinde hüzne dönüşmeli.

insan: değerlidir.

yaşamak: didinip durmaktır çoğu zaman; olduğun ve olmak istediğin kişi arasında,hayallerinle gerçeklerin arasında,herkesin elini kolunu kaptırdığı ama senin dışında kalmak istediğin karmaşanın arasında. kendini mutluluğu kovalamaya adamış insanlar, ve her seferinde cehalet ve bencilliği mutluluğa giden tek yol bilenler,adına yaşamak diyorlar birilerinin gözyaşlarına sebep olduktan sonra,kafalarını yastıklarına koyarken "ben ve mutluluk..benim mutluluğum!!" diye sayıklamayı.

yine de olanca gücümle cehalet ve bencillikten kaçarken, "allah bana yeter!" diyebilmektir

hayat: nasıl bir yol izlediğini anladığınız an, "yapacak hiç birşey kalmadı" umutsuzluğuna düşebilirsiniz.