- bugün uzun konuşmak istiyorum. çünkü konuşamadıklarım var, konuşamayanlar, konuşmayanlar. küçükken köye gittiğimizde, köylerde evlerin içine çekilme yoktur, özellikle yazları herkes kapı önünde oturup muhabbet eder, gerçi ağırlık muhabbet değil dedikodu olsa da, neyse ne diyordum, onlar dışarıda sohbet ederlerken ben de babaannemin kucağına oturup yıldızları seyrederdim. daha doğrusu öylece duranlar ilgimi çekmezdi, biri kayacak , ben de göreceğim diye tetikte bakınır dururdum. gök yüzü daha açıktı sanki o zamanlar şimdi baktığımda o kadar çok yıldız göremiyorum sanki. neyse yine uzattım ne diyordum, beni mutlu eden bir ayrıntıydı izlemelerim, babaannemin minder yerine kucağına oturmamdan hoşlanmadıgını da demiş miydim, ama daha rahattı ne yapayım. yine dağıldı diyordum ki bir gün izlediğimi anlayan biri dilek tutmamı öğütledi, kabul olurmuş öyle, sonra başka bir gün başka biri, gök yüzündeki yıldızların yer yüzündeki insan sayısıyla aynı olduğunu ve her yıldız kaydıgında birinin bu dünyadan göçtüğünü yani öldüğünü söyledi, üzülmüştüm o zaman, o beni mutlu eden eylem farklılaşmıştı içimde, çocukken her denilene de inanırdım bu da başka bir ayrıntı. sonra o yıldızlar şayet konuşuyorlarsa duymak isterdim. bazen konuşamaz dediklerimizin konuşmasını, cansız dediklerimizin canlanmasını istiyorum, dedim.
- dikkat et hikmet her zaman kendi şekliyle gelir, dedi.
Cuma, Nisan 30
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
hikmet eğer arzulanan o değilse sivrisinek vızıldaması gibi gelir.
evet mümkün gönül ya da istemin merkezi farklı bir dille konuşur çünkü :) dikkat etdiye boşuna denmemiştir belki de.
kulak duymuyorsa boşuna ısrar etmemli ama. sadece kendi duymak istediğini duyduğunu sanması duyduğunun o olduğunu göstermez :)
hikmet her yerde lakin daha çok dediğiniz tersi yani duymak istediğini duymadıgında onun bahsini açmıyor muyuz?
Yorum Gönder