Cumartesi, Haziran 26

tanımlarım allak bullak 8

tekasür suresi: bir müslümanın kapitalizme karşı net bir duruşu olması gereklidir'in sebebidir bu sure. mal çoğaltmak ve bununla övünmenin ölene kadar bir oyalanmadan başka birşey olmadığının belirtilmesi ve size verilen her nimetten sorulacaksınız uyarısı.

uhud dağı kadar altınım olsa üç dinardan fazla yanıma koymayıp allah yolunda harcarım diyen bir nesil ile, iyi günü var kötü günü var kenarda dursun şunlar da diyen nesil arasındaki fark.

ağlayamamak: ağlamak arınmak derler ya hep bir de biraz rahatlamaktır. üstünde leke bırakan acıyı toz silkeler gibi silkelemektir. ama sadece lekesi gider işte. burda hüzünle acı farklı şeyler gelir hep. hüzün sanki böyle daha masumdur. oturdu mu kalbinize gitmez ama huzurunuzu da bozmaz. acı hep rahatsız eder sizi. batar sürekli bedeninize, ruhunuza. belki çok da farklı şeyler değillerdir bilemiyorum. birçok şeyi bilemediğim gibi. işte sizde acı varsa ağlarsınız mümkün değil sizi birşey tutamaz. en fazla insanların içinde ağlamayı sevmeyenler yalnız kalana kadar tutar ama sonunda yine ağlar. ama içinize oturmuş birşey varsa, varlığına alıştığınız, gitse sorun kalsa sorun birşey, o hep var olduğu için, hep ağlayamazsınız.

önceleri yanımda birileri varken ağlayamazdım, çok sıkardım kendimi, şimdi alıştım galiba, alışkanlığa dönüştüğünden yaşamak, yalnızken de ağlayamıyorum. arınamıyorum da hep böyle kara bir bulut içimde.

türkiye ile rusya arasında vizenin kaldırılması: aslında iyi bir olay. siyasi açıdan bakmadığınızda, ihale boyutunu düşünmediğinizde. ki aslında bunları göz ardı etmek gerekiyor mu tartışması tamamen başka boyut. orda da haklılık var. ve fakat neden iyi? yani en başından beri garip bir şey zaten dünyanın sınırlarla bölünmesi herkesin bir yeri sahiplenmesi, altı üstü toprak deyip geçilmemesi. yani dünyanın herhangi bir köşesi, dünyadaki herhangi bir insan için var zaten. bu da kolaylaştırma biraz.

Çarşamba, Haziran 23

yusuf- kuyu- soru-cevap

soru : hani yusufu kardeşleri kuyuya atmış ya , sonra da bir kervan gelip çıkarmış onu kuyudan. ben kendim kuyuya atladım, kendine zulmetmenin gereği olarak da kervan mervan gelmiyor. ne olacak?

cevap : allah büyük..

bir de yunus geldi aklıma şimdi..

Pazartesi, Haziran 21

bismillahirrahmanirrahim

ne kadar az söylediğimi farkettim.

Perşembe, Haziran 17

kolay cevaplı sorular

-islam sosyalizme mi kapitalizme mi daha yakındır? ve bu önemli midir?
-mutluluk insan için gerekli midir?
-yanılgı, zamana mı insana mı daha çok bağlıdır?
-sermayenin yeşili olur mu?
-yaptığı herşeyden neden "kendi"ye ya da yani "nefs"e hep bir menfaat bulaştırır insan?
-regaip kandili mübarek olsun mu? (günün önemine değinmek lazım idi bir şekilde.)

Çarşamba, Haziran 16

lost

nihayet bitirdim lost'u. bi algılama pardon algılayamama sorunu yaşadım. ama okudugum yorumlarla taşlar yerine oturdu biraz. her şeye rağmen çok iyi bir diziydi. ve şu paralel evrenler yönüyle,sayesinde kader anlamlandırmalarım içinde yeni şeyler fark ettim biraz. belki olmadık şeylerden olmadık anlamlar çıkarabilme becerimdendir ama öyle hakkaten.

bir de arı vızıltısı sesi çıkaran bir aletle gerçekten müzik icra edilebilir mi merak etmekteyim bu ara. müzik nere, vuvuzela nere acaba.

Salı, Haziran 15

alıntılar-1-

1- güneşler bir yerden çıktılar
güneşler bir yere girdiler
güneşler onsuz öldüler
ne aydınlık gerek bana
ne karanlık

asaf halet çelebi-mansur

2- hayır, der, burada her şeye bu kadar basit bir gözle bakan insanların arasında yaşamak bana güç gelecek. bunlar için ölüm, hayat, günün her hadisesi, saadetler ve felaketler o kadar tabii şeylerdi ki… halbuki ben bir masalı olan adamdım.

ahmet hamdi tanpınar

Perşembe, Haziran 10

çok çok azıcık dinlenme

dört gün(cük)lüğüne ilkel(!) yaşamaya köyümüzün yaylasına gidiyorum. elektrik yok, su ortak çeşmelerden, telefon zar zor belki, tv- gazete otomatik olarak yok, internet o da ne ki dolayısıyla. o yüzden de en fazla dört gün kalınabiliyor zaten -bizim açımızdan- :)

Pazartesi, Haziran 7

tanımlarım allak bullak 7

truman denizi : hayatın kurgusunu ve belki de tamamını kaplayan ufak oyunları anladığınızda bu denizin karton sınırları kendiliğinden gözükebilir size. sadece herşeyin farkındayım deyip elinizi kaldırdığınızda karton sınırlardan exit yapabilirsiniz. ve the truman showda da görüldüğü gibi ömür boyu olması gerekmez. farkındayım dediğiniz an dışında kalırsınız zaten denizin.

isimler : nasıl moda üzeri bunların sonuna konan -can ekleri hoş durmuyorsa son hecenin dönüştürülerek -oş haline getirilmesi de tüyleri diken diken edebilecek kadar irite edici.
örn. reyhan-reyhoş

islam : içinde teslimiyet vardır, onu da barındırır. açıklayalım şöyle ki : allahın emirlerini iki kategoriye ayırmak mümkündür. birincisi hikmeti belli veya zaman içinde belli olmuş bireysel ve toplumsal hayatı düzenleyici emirler. ikincisi hikmeti belli olmayan aynı şekilde emirler. hikmeti belli olmayan derken emir hakkında neden veya nasıl sorusu sorulup verilen cevabın kişinin mümkün ki sınırlı aklına yeterli gelmediği durumları kastettim. zaman içinde bilimin gelişmesiyle vs. ikinci gruptan birinci gruba geçiş vardır. ancak gaybın anahtarını allah kimseye (peygamberler dahil) vermediğinden hikmeti belli olmayan emirler hep vardır ve var olacaktır. bunun tek çözümü de işte teslimiyettir. şunu da eklemeden geçmeyelim allah gaybın dilediği kısmını dilediğini verir -ki genelde peygamberlerdir- ama hepsini sadece kendi bilir. burda bkz. hud suresi 123.(göklerin ve yerin gaybını bilmek yalnızca allah'a mahsustur). konuya dönecek olursak işte o yüzden her devirde, "senin allahın senden şunu istiyor ne saçma" türü sataşmalar normal aslında. hatta inananın kafasında da soru işareti var olabilir, o da normal.özeti ise yine kuranda var : gevşemeyin, hüzünlenmeyin. eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz. (ali imran, 139)

Cumartesi, Haziran 5

bir zamanlar böyle bişey saçmalamışım

bir varmış bir yokmuş
küçük bir kız varmış
insanlar gelirlermiş giderlermiş o hep ayaklarının bastıgı yerde durup denizi seyretmeye çalışırmış
bir sürü laflar edermiş sonra bakınırmış etrafına
kimseden bir tepki gelmezmiş , şaşırırmış
bi gün güneş duymuş onu
neden kimseden tepki gelmiyor biliyor musun demiş kıza
sesli konuşmuyorsun ki insanlar içinden konuşmaz, seni kimse duymuyor demiş
kız o kadar alışmışmış ki güneş demese gerçekten susarak konuşmaya çalıştıgını farketmeyecekmiş
iyi ama demiş kız sen nasıl duydun beni
benim ay gelmeden saklanmam gerek deyip birden kaybolmuş güneş
sonra gece bitmiş güneş görünmüş, kız konuşmuş konuşmuş cevap vermemiş kimse
gece olmuş tekrar
uyumaya çalışırken birden ben geldim demiş biri kulagına fısıltıyla
bi bakmış ay
bir kere gücün yetti diye her seferinde gücün yetip de sesini duyurabileceğini düşünme diye uyarmış onu ay
mesela ben demiş
konuşandan çok susarak konuşmaya çalışanlara şahitim ama
her defasında herkesi duymam mümkün değil demiş, seni de her seferinde birileri duymayacak
insanlar gelip gitmeye devam ederken
o hep aynı yerden yine konuşarak denizi seyretmeye devam etmiş
çünkü ruh demiş kendi kendine
huzurluysa ve huzuru kendine birşey kazandırıp kaybettirmese bile
gözlerini kapatmış
çünkü ruh huzurluysa ve huzuru kendine birşey kazandırıp kaybettirmese bile bastıgı yere basmak ve baktıgı yere bakmak güzelmiş
gözlerini açmış
güneş denizle konuşuyormuş, insanlar insanlarla görmüş
ama duymuş da
bişeyler diyip sözlerine karışacak olmuş
ne fark ederki demiş içinden bir ses
gökten üç elma düşmüş
ip atlayan üç kıza vermiş elmaları
sonra uyumuş
rüyasında dünyada değilmiş ve birbirinden aslında hiç saklanmayan güneşi ve ayı yanyana görmüş, ve yıldızlar ve yıldızlar, bir sürü...