daha önce de böyle bir başlık atmıştım ama altına farklı şeyler yazmıştım. çünkü o zaman da biliyordum ki söylediklerim vicdanımın acısını ne anlatmaya ne dindirmeye yetecekti. söylemekten başka hiçbirşey yapmıyordum çünkü ve utanıyordum bundan çokça. utanması gereken biri olarak yazıyorum şimdi yine de.hep düşündüm profil resimlerini değiştirmenin, anlık iletileri editlemenin ötesinde bişeyler yapılmalı ve ne yapılacaksa onun içinde olmalıyız. şimdi yine duaya sarıldık, yine söylenecek her kelime anlamsız geliyor. her defasında her şeyi ince ayrıntısına kadar düşünerek zulmeden yine mazlumluk sığınağına koşuyor. ama biz biliyoruz, biz biliyoruz da bilmeyenler varmış, o da ayrı üzücü.
her gün bir tabut
çıkıyor kapımdan
her gün bir ölü
seni bildim bileli
afrika'da öldürülse bir yerli
canı bende çıkıyor
seni bildim bileli
şişlenen zenci benim
amerika'da
ay'dan düşüyorum sanki
okyanuslara
artık kutsal metinleri çözemiyorum
muallim-i evvel
müfti-i azam değilim
fetva veremiyorum
seni bildim bileli
bilgi alındı arzdan
işte
deccal'ın ayak izleri
ye'cuc me'cuc her yan
seni bileli
her kedi
koşar tekerleklerle kendi
gelir
son nefesi bende verir
ölü başka yerde
şivan benim hanede
gün degil
ülkeler batıyor
her akşam bizim yörede
seni bileli
şarkılarda tefeül ediyorum
artık anam gibi
hep seni söylüyorlar
her türküde ben varım
seni bildim bileli
.
.
.
ne ceza bu
ne imtihan
kime n'ettim
neyledim bilmem
hangi çağda
ne zaman
öç bu sanki
öç
benden alınan
seni sevdim seveli
not : şairi kim meçhul.
Pazartesi, Mayıs 31
Perşembe, Mayıs 27
ardışık sorular
karıncaları insan gibi düşünüp izlediğin oldu mu? ya da insanları karıncalar gibi gördüğün? başkalarını seyretmek daha mı sevimli geliyor aynaya bakmaktan?ya kusurların, farkında mısın? peki iyiniyetin hiçkimseyi esir edemediğini ama kalbini genişletmen için varolması gerektiğini biliyor muydun? dualarının başkalarınınkiyle çakıştığının ve bu bağlantıları bilenin yalnızca allah olduğunun ve işte düzenin seçimler, seçimler, seçimler ve onların sonuçları olduğunun farkında mısın?
Pazartesi, Mayıs 24
hayal 8
- dışarıya çıkar gibi görünüp içeri varır da tüm kapılar, içeriye açılanlardan nasıl dışarı çıkılır,dedim.
- dua, dedi.
- inşallah, dedim, inşallah!
- dua, dedi.
- inşallah, dedim, inşallah!
Çarşamba, Mayıs 19
ben yalnızca allah'a güveniyorum
böyle uçsuz bucaksız bir yer
görünürde bir ben varım ama allah'ım
aslında sonsuz bir uğultu
ve sonsuz bir kalabalık
geri kalanını da
öncesini ve sonrasını da
hep olduğu gibi sadece sen biliyorsun
*
ve radio tarifa sin palabras [videolu koydum mecburen ama bu şarkı gözler kapatılıp dinlenir, tamam hoş fotolar var videoda ama siz bakmayın bence :)]
görünürde bir ben varım ama allah'ım
aslında sonsuz bir uğultu
ve sonsuz bir kalabalık
geri kalanını da
öncesini ve sonrasını da
hep olduğu gibi sadece sen biliyorsun
*
ve radio tarifa sin palabras [videolu koydum mecburen ama bu şarkı gözler kapatılıp dinlenir, tamam hoş fotolar var videoda ama siz bakmayın bence :)]
Salı, Mayıs 18
Dünyaya Bırakılan Notlar -III-
-I-
Hatırla diye bir yağmur yağar belki gökten. Oysa unutmak diye birşey yoktur yerde. Yani vardır ama gözlerini kapattığında unutabilenler için. Gözlerini.. Kalbinin gözlerini. Gözleri açıksa şayet kalbin, sadece kriz anında sıkışmaz.Yıllar dediğinizde, öyle bir kelimeyi hiç duymamıştım der. Oysa ihtiyaçtır. Kalbin zamana ihtiyacı vardır. Kalp, zamanın dostluğunda dingin kalır. Ve kalbi en fazla ne sıkıştırır biliyor musunuz? Zaman... Onun hep yerinde sayıyor gözükmesi.
-II-
Dünya karmaşıklaştı. Belki her devirde bir karmaşıklığı vardı. Her yaşımı bir devir saysam bile, hiç bu kadar bahanelerin bol olduğunu bilmiyorum. Her geçen yıl yaşım değil karmaşıklığıma bahanelerim artıyor sadece.
-III-
Boğulmuyorum diye bir yağmur yağar belki gökten. Eğer hayalse herşey, yüzme bilmesen bile denizin en derin yerinde boğulamazsın, boğulmazsın. Eğer hayalse herşey, birileri her nefes alıp verişinde yaşadığı şeyi, her soluduğunda geçen an'ı efsaneleştirebilir, ama sen yaşayan değil seyreden olmaya mahkum olursun. Çünkü sen onulmaz bir hayalcisin. Olur da seninki dahil bütün efsaneler bir kitaba yazıldığında, yıllar yıllar sonra, evet duymuştum başka kitaplarda da yazıyordu bu, hatta çok defa anlatıldı katıldığım yerlerde, derler, sıra seninkine gelince, "gerçek mi bu?" diye sorar yanındakine okuyucu, o da, hayır sanmam diye cevap verir.
-IV-
Herkes kendi kalbini geniş sanır. Çünkü gördüğü herşeyi ona sığdırmıştır ve kalbi hepsini taşırmadan almıştır. Gerçekten kalbi geniş olanların kalbinde görmediği şeyler de vardır.
-V-
Rüyamdaydın diye bir yağmur yağar belki gökten. Yüzüm duvara dönük, ıslak bir yastığın üstündeyken kafam, bir melek dürtmesiyle uyandırılırım belki. Olmaz demeyin çünkü anlayın artık ben onulmaz bir hayalciyim. Sonra başka meleklerin getirdiği rızkımı almak için pencereyi açarım. Gözlerim kapalı önce derin bir nefesle önce ciğerlerim dolar rızkla. Sonra gözümü açtığımda gördüğüm şeyin heyecanıyla kendimi dışarı atarım : Yağmur.. Islanırım.
-VI-
Sen onulmaz bir hayalcisin diye yağmur yağar gökten.
http://www.cemaat.com/dunyaya-birakilan-notlar-iii
Hatırla diye bir yağmur yağar belki gökten. Oysa unutmak diye birşey yoktur yerde. Yani vardır ama gözlerini kapattığında unutabilenler için. Gözlerini.. Kalbinin gözlerini. Gözleri açıksa şayet kalbin, sadece kriz anında sıkışmaz.Yıllar dediğinizde, öyle bir kelimeyi hiç duymamıştım der. Oysa ihtiyaçtır. Kalbin zamana ihtiyacı vardır. Kalp, zamanın dostluğunda dingin kalır. Ve kalbi en fazla ne sıkıştırır biliyor musunuz? Zaman... Onun hep yerinde sayıyor gözükmesi.
-II-
Dünya karmaşıklaştı. Belki her devirde bir karmaşıklığı vardı. Her yaşımı bir devir saysam bile, hiç bu kadar bahanelerin bol olduğunu bilmiyorum. Her geçen yıl yaşım değil karmaşıklığıma bahanelerim artıyor sadece.
-III-
Boğulmuyorum diye bir yağmur yağar belki gökten. Eğer hayalse herşey, yüzme bilmesen bile denizin en derin yerinde boğulamazsın, boğulmazsın. Eğer hayalse herşey, birileri her nefes alıp verişinde yaşadığı şeyi, her soluduğunda geçen an'ı efsaneleştirebilir, ama sen yaşayan değil seyreden olmaya mahkum olursun. Çünkü sen onulmaz bir hayalcisin. Olur da seninki dahil bütün efsaneler bir kitaba yazıldığında, yıllar yıllar sonra, evet duymuştum başka kitaplarda da yazıyordu bu, hatta çok defa anlatıldı katıldığım yerlerde, derler, sıra seninkine gelince, "gerçek mi bu?" diye sorar yanındakine okuyucu, o da, hayır sanmam diye cevap verir.
-IV-
Herkes kendi kalbini geniş sanır. Çünkü gördüğü herşeyi ona sığdırmıştır ve kalbi hepsini taşırmadan almıştır. Gerçekten kalbi geniş olanların kalbinde görmediği şeyler de vardır.
-V-
Rüyamdaydın diye bir yağmur yağar belki gökten. Yüzüm duvara dönük, ıslak bir yastığın üstündeyken kafam, bir melek dürtmesiyle uyandırılırım belki. Olmaz demeyin çünkü anlayın artık ben onulmaz bir hayalciyim. Sonra başka meleklerin getirdiği rızkımı almak için pencereyi açarım. Gözlerim kapalı önce derin bir nefesle önce ciğerlerim dolar rızkla. Sonra gözümü açtığımda gördüğüm şeyin heyecanıyla kendimi dışarı atarım : Yağmur.. Islanırım.
-VI-
Sen onulmaz bir hayalcisin diye yağmur yağar gökten.
http://www.cemaat.com/dunyaya-birakilan-notlar-iii
Pazartesi, Mayıs 17
tanımlarım allak bullak 6
modern dünyanın kendini tüketmesi: bunun farkında olmak yeni bir soru doğuruyor : peki ya sonrası? tüketmekten sıkılan ve saçmalığının farkında olan, ve kesinlikle tüketilen olmak istemeyen insanların çoğaldığı bir yerde mutlaka yeni bir şey olacak gibi geliyor : ya bambaşka bir düzen ya kıyamet. tarih bunun örneğiyle dolu kurulu düzen kokuştuğunda yeni bir düzen bir şekilde kuruluyor. sonra o da kokuşuyor çünkü insan etken her yerde. şu anda da düzenin iğrenç kokusundan burnunu tıkayan insanların çokluğu artık bir sona ya da değişime gittiğimizi gösteriyordur sanırım.
arafta kalmak: dünyaya ya da hayata en yakışan his gibi gelmiştir hep bana. yani varlığından emin olduğun yani değil olanların bile içinde kesinlikle var olan başka bir yer vardır mutlaka. oraya da gitsen gidilmez, burda kalsan hiç kalınmaz. sürekli önünde seçenekler, seçenekler, bitip tükenmeyen seçenekler...
ihtiyaç: bazen farkında olmazsınız ya da yoktur, sonra alışkanlıklarınızdan biri değişir veya farklı bir düzene girmek zorunda olduğunuzda olmuş olması gerekeni fark edersiniz. daha doğrusu olmuş olması gerekmez, sonradan olması da oluşması için yeterlidir. faraziyeler üzerinden anlatıyorum ama mesela daha önceden tanımadığınız bir insan var diyelim, kafanızda onun gibi bir arkadaş tahayyülünüz olmadığından böyle bir ihtiyacı da fark etmez veya hissetmezseniz. sonra o insan gelir, ve kendisi bir ihtiyaç haline gelir. sonra da giderse boşluk oluşur işte.
arafta kalmak: dünyaya ya da hayata en yakışan his gibi gelmiştir hep bana. yani varlığından emin olduğun yani değil olanların bile içinde kesinlikle var olan başka bir yer vardır mutlaka. oraya da gitsen gidilmez, burda kalsan hiç kalınmaz. sürekli önünde seçenekler, seçenekler, bitip tükenmeyen seçenekler...
ihtiyaç: bazen farkında olmazsınız ya da yoktur, sonra alışkanlıklarınızdan biri değişir veya farklı bir düzene girmek zorunda olduğunuzda olmuş olması gerekeni fark edersiniz. daha doğrusu olmuş olması gerekmez, sonradan olması da oluşması için yeterlidir. faraziyeler üzerinden anlatıyorum ama mesela daha önceden tanımadığınız bir insan var diyelim, kafanızda onun gibi bir arkadaş tahayyülünüz olmadığından böyle bir ihtiyacı da fark etmez veya hissetmezseniz. sonra o insan gelir, ve kendisi bir ihtiyaç haline gelir. sonra da giderse boşluk oluşur işte.
Perşembe, Mayıs 13
şer
insan maddi boyutuyla da manevi boyutuyla da tam bir umman. ilerledikçe bitmeyen bir yandan bir derinlik, diğer yandan bir yükseklik. şu üçüncü sayfa haberleri, mesela ne bileyim nazi düzeni ve hitler, savaşlar, savaşlar, gereksiz binlerce savaş.. kötülüğün egemen olması için nasıl bir perdenin fıtratı örtmesine göz yumulur da, bunlar yaşanır? sınır bile değil sınırın çok ötesi...
sonra görmezden geldiğimiz onca şey. alışılmış olduğundan görmezden geldiğimiz ya da kim bilir göremediğimiz..
sonra çabasızlık, amaçsızlık..
amaçsızlık da bir ruh hali, birey değil bencil olma sloganlarıyla kulağı dolan insan, salt kendi mutluluğunun anlamsızlığıyla karşılaşıyor illa ki.
adım at demek de çözüm değil. adım ama sis veya perde her yeri o kadar kaplamış ki, nereye gittiğini görmen de mümkün değil. kötüyü iyinin ardına saklanmış bulabiliyorsun. yani ki of dünya of...
sonra görmezden geldiğimiz onca şey. alışılmış olduğundan görmezden geldiğimiz ya da kim bilir göremediğimiz..
sonra çabasızlık, amaçsızlık..
amaçsızlık da bir ruh hali, birey değil bencil olma sloganlarıyla kulağı dolan insan, salt kendi mutluluğunun anlamsızlığıyla karşılaşıyor illa ki.
adım at demek de çözüm değil. adım ama sis veya perde her yeri o kadar kaplamış ki, nereye gittiğini görmen de mümkün değil. kötüyü iyinin ardına saklanmış bulabiliyorsun. yani ki of dünya of...
Cumartesi, Mayıs 8
Mülk Allah'ındır
bazı şeylerin nereye çekilirse oraya gitme ihtimali var mı bilmiyorum. varsa da tehlikeli mi? yani bazen olan birşeyden olmadık anlam çıkarılıyor ama eğretiliği belli oluyor. bazen de önyargımızdan ya da öğretilmişliğimizden eğretiliği görmüyoruz ama zamanla en fazla da çabayla ufkumuzu genişlettiğimizde sorun kalmıyor.
bereket, birşeyi istediğin yöne çekebilmede değil, onu olduğu gibi bırakıp, üzerinde düşünerek farklı bile olsa ona anlam(lar) vermekte sanki.
bereket, birşeyi istediğin yöne çekebilmede değil, onu olduğu gibi bırakıp, üzerinde düşünerek farklı bile olsa ona anlam(lar) vermekte sanki.
Salı, Mayıs 4
bir yer olmalı
1- bir yerden sonra çözümü olmayan çözümü bulanamayan bir nokta çıkabilir ve onun etrafında dolanıp durabiliriz. yani yine de onu yok saymak bize bir şey kazandırmaz.
2- bir yerden sonra insanın okudukları omzuna yük olur mu ki?
3- bir yerden sonra iyiyi kıskanan kötüler iyinin içine küçük parçalar bile olsa kötü katmaya çalışırlar. tarih hep böyle der.
4- gri nedir?
5- düş doğru yere yapıştırılmak istediği için mi kırılır?
6- beş no'lu soruya evet dediyseniz daha göreceğiniz çok şey olabilir.
2- bir yerden sonra insanın okudukları omzuna yük olur mu ki?
3- bir yerden sonra iyiyi kıskanan kötüler iyinin içine küçük parçalar bile olsa kötü katmaya çalışırlar. tarih hep böyle der.
4- gri nedir?
5- düş doğru yere yapıştırılmak istediği için mi kırılır?
6- beş no'lu soruya evet dediyseniz daha göreceğiniz çok şey olabilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)