Çarşamba, Temmuz 27

gariplikler pusulası- ahmet ay

belirli kategorileşmeler neticesinde belirli sınırlar oluşuyor. aslında sınırlardan kaçabilmemiz mümkün değil kabul ederim bunu. çünkü bir süreliğine de olsa ruhumuz bedenimizle sınırlı, insanlığımız dünyayla vs. ama mesela bir edebiyat dergisi çıkarırsanız, edebiyat sevmeyenlerin sizinle işi olmaz. konu bağlama konusunda yeteneksiz biri olarak burdan hop cup diyerek hidayet romanı konusuna (kategorisine) atlayayım.

hidayet romanı okuma serüvenim halit ertuğrulla bilmeden başlamış, ve başlamasıyla bitmiştir. daha sonra tee lise zamanlarımda kendisini o kategoriye sokmadıkları için yine bilmeden bi emine ışınsunun iki romanını okudum, bana kalırsa onlar da hidayet romanıydı. (tabi yanlış hatırlamıyorsam). adları havva ve nisan yağmurlarıydı sanırım kitapların. bu tür kitapların sınırlı bir kitlesi olduğunu düşünürüm. ve niyeyse elinde hidayet romanıyla ya ortaokul-lise çağında bir genç ya da evindeki kütüphanesinde bulunabilcek kitapları arif pamuk ve ahmed günbay yıldızla dolu olan teyzeler-amcalar canlanır gözümde. bu bağlamda tabi ki ne küçümsemek ne de gereksizleştirmem asla kategoriyi. çünkü bu da olması gerekendir. neden? çünkü insanın yürüdüğü bu yol olgunlaşma yoludur. ve hep bir mertebe vardır. burda da beğenilerin olgunlaşması durumu söz konusu.

gelelim esas mevzuya :) gariplikler pusulası ahmet ay'ın ilk romanı. hatta ilk hidayet romanı. dini hassasiyetlerinden başlangıç aşamasında kendisine bu kategoriyi seçmiş, belki kendi öyküsüne benzerliğinden de olabilir tabi. kitabı okurken hiç sıkılmadım, olaylar ard arda ve merak uyandıracak şekilde anlatılmıştı. hayata dair bakışlar, bir nevi mesajlar yedirilmişti yazıya ama tabi hidayet mevzuu söz konusu olan bir yerde durağan çizginin pik yapması gerekiyor. ama diğer hidayet romanlarından olumlu anlamda farkları var. birincisi argo tabir olacak ama göze sokmuyor, kitaba yayarak yedirmeye çalışıyor o pik vaktini. ve en önemlisi hayatın başka yönlerine de değiniyor. bir diğer güzel olay ise olmayacak şahsiyetler değil hayatın çok içinden insanlardan seçilmiş roman karakterleri. velhasıl kategoriye ben gibi önyargılı olabilirsiniz , ha değilseniz kesin okuyun. önyargılıysanız da okuyun :)

haaa az kalsın unutuyordum kapak tasarımı şahane!!

bu da link : http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=584209&sa=86907519

Salı, Temmuz 26

aklıma gelmeyecek şeyler

şeyleri ikiye ayıracağım şimdi.
1- benim de aklıma gelmişti denilebilen şeyler : mesela bazen bir cümle okursunuz da, ben hep düşünürdüm de cümleye dökmemiştim, adam benden önce davranmış dersiniz cümlenin sahibine. ve buna benzer şeyler..

2- kırk yıl düşünülse akla gelemeyecek şeyler : kendim için bunu misallerle açıklayabilirim.
a- mr.nobody'nin senaryosunu yazmak.
b- bilgisayarı icat etmek
c- suskunlar (ihsan oktay anar) ve huzur(ahmet hamdi tanpınar)'u yazmak. bir ihtimal kurgu değil ama kesinlikle kurulan cümleler, anlatım yeteneği itibariyle. ama burda dur sayın okur, bunun bir de d'si var.
d- üstteki iki kitabi okurken yer yer sıkılma olasılıgınız yüksek, çünkü bu kadar sanatı kaldıramayabiliyor bünye.

Perşembe, Temmuz 21

Ân

gelecek yaşandı!

Çarşamba, Temmuz 20

güzel şarkılar 2

aslında türkü...
neşet ertaş- zülüf dökülmüş yüze

Pazartesi, Temmuz 11

güzel şarkılar 1

oh my god, look at all the mess i've caused, i want to go back again..

Josh Rouse – God, Please Let Me Go Back

Pazar, Temmuz 10

ooooooooo aziz yıldırım

adı giden takım, fenerbahçe. benim bildiğim herkes teşvik primi vs.nin her takım için geçerli olduğunu ve yıllardır süregeldiğini bilir. bu anlamda hiçbir takım taraftarının, takımını sütten çıkmış ak kaşık yapmasına gerek yok. fenerbahçemin talihsizliği delil bırakacak şekilde beceriksizce yapmış olması ve bu suçun yasallaştığı dönemin diğer büyük takımların ligde iddiasının olmadığı döneme denk gelmesi.

Perşembe, Temmuz 7

acı

acıya iki türlü yaklaşılır ve bazen ikisi de doğrudur.
birincisi halil cibran'dan,

..nasıl bir meyvenin çekirdeği, kalbi güneş’i görebilsin diye
kabuğunu kırmak zorundaysa, siz de acıyı bilmelisiniz.
ve eğer kalbinizi, yaşamınızın günlük mucizelerini
hayranlıkla izlemek üzere açarsanız,acınızın, neşenizden
hiç de daha az harikulade olmadığını göreceksiniz..

ikincisi ismail abi'den (leyla ile mecnun),

ismail abi: sanki buram çok acıyo gibi oldu şimdi. bu acı geçiyo mu
dede: evlat, bak hayat acılarla dolu. bu acıları yaşadığın zaman sen güçlü oluyosun.
ismail abi: ama ben güçlü olmak istemiyom ki,ben şekerpareyi istiyom.

Cuma, Temmuz 1

hikaye-le-me 5

okul zamanlarımdan beri dersi derste dinlemedim, konsantremi durağan bir şey üzerine toplayamıyordum, sadece renkli bir şekilde ders anlatılırsa dinleyebiliyordum, bunu da ancak sayısı az olan yetenekli öğretmenler yapıyordu, kitapların dünyasını keşfettiğimde sözde ilgi alanlarımın yanlış tercihlerle oluştuğunu anladım, tarih okudum ve sonra tarih dediğimiz şeyin çoğunun kurgu olduğunu anladım, bunu anlamamda 11 eylül bir milat olmuştu, tarihe bakacak olursak birkaç el kaideli terörist ikiz binaları vurmuştu, ama hayır bu yanlıştı, bakış açısı dediğimiz şeyin genişlemesiyle daha fazla insan olabileceğimizi anladım, hakikat ne ise onu aramak için çabalamaktan daha keyifli bir iş yoktu insan için, ama hayır çoğumuz hakikatin bir tepsiyle önümüze gelmesini bekliyorduk ve ne oluyorsa hep bu yüzden oluyordu, dedi.

yapmayın ama bunu

1- tesettür moda dergileri çıkarken, kendini göstermeden yaşamaktan uzaklaşılırken ve hatta rağbet edenler yalnızlaştırılırken, sistemi eleştirenler ve bittabi eleştirmesi gerekenler sisteme ayak uydururken, ille ille ille dünyevileşirken ben katılmak istemiyorum dünya sana!

2- (her ümmetin bir fitnesi vardır. ümmetimin fitnesi maldır.) [nesai]

ankara, gazi, kocatepe, tacettin dergahı, ev

- farkında olduğumuz mecburiyetlerimiz var. ruhu tamama yaklaştıranlar olduğu gibi, ruhumuzdan eksiltenleri de var. sıkışmışlığımızın kaynağı dünya.

- hakiki bir evcimenim, çünkü keyfimi evde bulabiliyorum. bir de değişmesini istediği şeylerin varlığında tek yaptığı şey beklemek olan garip bir insanım.

- sessiz, sedasız, sakin ve faydalı olabilir mi hayat? (olursa amin)