Cumartesi, Şubat 26

cennet cennet dedikleri

- jean paul sartre demiş ki; hayat üç bölümdür: dünyayı değiştireceğini sandığın, dünyanın değişmeyeceğine inandığın ve dünyanın seni değiştirdiğine emin olduğun..

ilki biraz idealist dönemlerdir, ikincisindeyim şu anda ben, yine de her insanın haksız çıkma ihtimali vardır ve üçüncüsünü sartre'nin dediğini tahmin ettiğim anlamda yaşamam gibi geliyor.

- arif, alimin biraz fazlasıdır. arif olabilmek için ilim şarttır ama yeterli değildir. alimde ise ilim vardır. bu anlamda imam gazali'nin kişisel serüveni özenle seçilmiş ve en doğrusu gibi geliyor bana. ilim olmadan arif olunabileceğini zannedenler, cahil müslümanlar olarak kalıyor. tasavvufa yani aslında marifete demek istiyorum erenler mutlaka alimlerdir. ama sıra önemli, sırayla oluyor. önce ilim, sonra marifet...

- içinde kocaman bir boşluk buldugunda doldurmak için nesneler, kişiler, kimi zaman da idealler denediğinde ve onların okyanustaki bir damlanın okyanusun ne kadarını doldurabiliyorsa o kadar olabileceğini anladığında ve aklına birkaç dize geldiğinde, işte belki ilk defa hakkını vererek gülümseyebilirsin:

cennet cennet dedikleri
birkaç köşkle birkaç huri
isteyene ver onları
bana seni gerek seni

Perşembe, Şubat 17

beceremiyorum

beceremiyorum doğru cümleler kurmayı,
beceremiyorum çıkmayı merdivenlerden,
hep seyrediyorum, gör-ül-meden

Pazar, Şubat 13

hikaye-le-me 4

farklı ve özel olduğuna dair sesler, bütün insanların kulaklarındadır, ama o ses aslında kendilerinin sesidir, dedi, buna inanmak isterler çünkü aksi durumda anlamsızlığın kollarında nefes alamaz hale gelirler. yokluktan varlığa geçmiş olmak ve bunun yaratıcının "özel" seçimi olması kollarında rahata erebileceğimiz bir anlamdır, diyerek bitirdi.

Çarşamba, Şubat 9

dil duaya dururmuş

- oyalanma ve hayatı gizli bir köprü birleştirirmiş.

- saklandıkça bir yere o yer daha daralmaya başladığında...

Pazar, Şubat 6

!

dünyevileşmek tehlikesi!

Çarşamba, Şubat 2

tanımlarım allak bullak 11

kader kurbanı: insanların hiçbiri hangi anne babadan doğacağını ve yine hangi coğrafi bölgede doğacağını seçemez. gelişmiş sayılan bir ülkede, sözgelimi amerika'da atıyorum doktor ve mühendis bir anne babadan doğan çocukla, afrikada insanlarının çoğu açlık sınırında yaşayan bir ülkede herhangi bir anne babadan doğan çocuk farklıdır birbirinden. ve biz ikincisine kaderin kurbanı deriz. çoğu kişi kaderi yenilmesi gereken bir kavram olarak görür . oysa kader, kendisiyle barışılması gereken bir kavramdır. insanda bütün şartlarda erdemli kalabilmenin kodları vardır ve ondan beklenen de sadece budur. eğer bulduğu az bir yiyeceği kardeşiyle paylaşabiliyorsa afrikada doğan çocuk, kaderin kurbanı doktor anne ve mühendis babanın tıka basa yeyip obez olan çocuğudur.

trajedi illa ki hayatın kendisidir.

uyku: voltaire demiş ki; tanrı, insanlara, verilen sıkıntılar daha katlanılabilir hale gelsin diye iki şey vermiştir: umut ve uyku. yani sadece aptallar sekiz saat uyur diyenler çok ciddi hata yapıyorlar allahın bu lütfu karşısında.