Cumartesi, Ocak 31

mim


esmalale arkadaşım tarafından mimlenmişim.ne iştir bu derken,öğrendim ki mimlenme ,en yakınımdaki kitabın 161.sayfasındaki 5.cümleyi bloguma yazmak demekmiş.


benim en yakınımdaki kitap enver paşa'nın hayatını anlatan yusuf gedikli imzalı bir eser.anladığınız üzere şu ara onu okuyorum.ve mimlenen cümle:

yunan vahşetinin aydın vilayetinde husule getirdiği galeyan kısa bir zamanda bütün anadolu'ya sirayet eyledi.


devamını yazmadan edemeyeceğim yine de:

millet çarpışarak ölmeyi düşman süngüleri altında miskinane telef olmaya tercih eyledi ve silahına sarıldı.
ben de gülale,zerreitöz,kelebek-z,morseyyah ve kafdagi'yı mimliyorum.

Çarşamba, Ocak 21

olmayana mektuplar 2


sevgili,

bu şehirde güneş binaların arkasında doğuyor ve yine binaların arkasında batıyor.ve insanlar ruhlarını bir türlü ısıtamıyor.

sevgili,

ruhumu alıp gitmek istiyorum.ama nereye bilmiyorum.

sevgili,
yokluğun her yerde...

Pazartesi, Ocak 12

nokta.

nokta koydum;
arayıp bulmanın sancısıyla,
bilmek, cehaletin altında nasıl büyüyorsa;
taşınamayacak dediğin halde taşıttırılıyorsa;
nokta.
omzumun yükünü aklıma bıraktım.

nokta koydum;
griden beyaza taşınırcasına,
istemek,kimi zaman insanı nasıl çaresiz kılıyorsa,
bitti dediğin an başlatılıyorsa;
nokta.
aklımın yükünü kalbime bıraktım.

nokta koydum;
ellerimi mekansızlığa uzatırcasına,
ağlamak,insanın kalbini nasıl ısıtıyorsa,
umut hala varsa,olduruluyorsa;
nokta.kalbimin yükünü umuda bıraktım.

nokta koydum;
soru(n)lara sığınırcasına,
masallar nasıl hayaller kadar güzel oluyorsa,
gönülden gönüle bir yol bir gün bulunacaksa;
nokta.
umudun yükünü kadere bıraktım.

nokta koydum:
kendim(c)e.

Pazartesi, Ocak 5

Dünyaya Bırakılan Notlar


-I-

Yanlışların güçlü olduğu toplumda, gerçek doğrular hep sefil gözükenlerdir. Doğruların güçlü oduğu bir toplumsa çok nadirdir. Çünkü güç, çoğu zaman hile ile elde edilir. Ne yazık ki, hiçbir zaman güçlü olmayıp sefil olmayı tercih edenlerin ismini öğrenemeyeceğiz. Çünkü tarih bile güce hizmet eder. Ha, istisnası yok mudur? Vardır. Mehmet Akif gibi...


-II-

Akıl bize gerçeği gösteriyor ama gerçeği yaşamak kimi zaman neden elimizde olmuyor? Kendimize kurduğumuz küçük dünyayı giderek kalın kabuklarla çevreliyoruz. İçim bir güneş gibi batıyor ama gökyüzündeki güneşi batıramıyorum. Batırmanın gücü zaten bende değil. Çaresizlik, içimde her geçen gün daha kocaman bir yer kaplıyor.


-III-

Hal, hiçbirşeyin gördündüğü gibi olmaması ve yine hiçbir insanın dışının içini yansıtmaması, hükümlerin içe doğru koşarken zalim bir el tarafından dışa bağlanması.
Ve dünya..
Anladıkça daha karmaşık hale gelen dünya; tek bir yürekten bütün oluşturabilir misin?


-IV-

Niye hala çok uzak her şey? İnsanlar "ben"ini silen bir "ben"i bilmedikleri için tercih de etmiyorlar sanki. Ne ki dünya? Boğucu bir yer. Hep ayrılıklar taşıyor kalbinde. Gülücüğü yaratılmış en sahte şey.
Ne ki dünya? Değiştiremeyeceğim, artık kendi yolunu tutmuş bir yolcu.
Hani "ıssız bir adaya gitsen yanına ne alırdın?" diye sorarlar ya, hiçbirşey almazdım.
Ben çoğu zaman ıssız adanın kendisi olmak istiyorum. Bir yanımla oluyorsam da, birçok yanımla olamıyorum. Evet bir yanım ıssız ada, çünkü bana gelmek isteyen hiç kimse sadece kendisiyle gelmiyor.
Düşüyor üstüme yağmur taneleri ve ben durduramıyorum.