Çarşamba, Eylül 30

Bir şem'a ki Mevla yaka üflemekle sönmez

bazen birilerine faydan dokunsun istersin, sonra kendine bile faydan olmadığını fark edersin, garip bir hüzün oluşur...ne dur diyebilirsin kendine ne kal..
nerde gizlenmiştir şu düğüm düğüm yolların anahtarı bilemem ama, vardır nihayetinde. bir de kusurlar var, olmaması abes olanlardan, bunda da yanılıyor insan. mesela insan insan deyip durmam da bir kusur, ben de insanım, nasıl dışardan bakayım, ben deyince de eksik ya da fazla kalıyor..
neyse..
kusursuzluğun sahibini bilmek, bir de sevmek, ne genel ne detay çizgisinde oyalanmamak..

Çarşamba, Eylül 23

susmak susmak susmak

bir şeyin az ama öz olmasını istediğin zaman, insanların o öz dışındakilere hiçbir kıymet vermediğini düşünmesini engelleyemiyorsun. oysa kimseye veya hiçbirşeye kıymetsiz sıfatı koyabilecek kadar yetkin ve kıymetli biri değiliz nihayetinde, derdimiz sadece kıymetli olana işaret edip kıymetsize dair sözler söylememek. iyi olanı tarif edebilirsin ve bu tarif , kesin hudutlarla belirlenmemiş ve başkalarınca iyi olan şeylere kötü dediğin anlamına gelmez. görecelilik diye anlatılagelen şey işte..
bi de söyleyebilsem..

Pazar, Eylül 13

yanılsama

1- ne kadar acı
adımımı kocaman bir çukura atmış olmam
ve gece olması
sokakta sadece çığlık sesinden korkan
insanların dolaşması..

2- "masal, gerçekten daha anlamlı.."

3- varlık...yokluk...ayna...yanılsama...

4- demek istedim ki,- sahip olamadıklarını düşünerek mutlu olamazsın. keza aslında sahip olduklarımızla da mutlu olamayız. hatta belki mutluluk veya mutsuzluk üzerine yoğunlaşmaya da gerek yok. "ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.*" denildiğine göre buna odaklanabiliriz. *zâriyât / 56

5- kaydı yayınla deyip, tekrar okuduğumda gördüm, sahip olmak mı demişim?

Cumartesi, Eylül 5

Nöbet

ara sıra nöbet tutabilir gece, gündüz için
bir ömrün en savunmasız kıyısında
varlıkları gibi, kendilerini değil fakat
birbirlerini tamamlamak kaygısıyla

şimdi bir gülümseme
anılarını bile ceplerine saklama
sorumluluğunu almış bir çocuğun
gözlerinde dursa
ve aya konsa
hıçkırıklarını fark etmeyen insanların
gecesi daha aydınlık olmaz mıydı?
ve yarımküre hesaplarına
aldanılmasaydı
şimdi bir kadın
koklayabilirdi
kızının ipek saçlarını

ara sıra sağnak sağnak
acı düşer insanın
topraktan kopmuş bahtına
toğrağa değdiği yerde insan
kendini beklemekten hırpalanmış çıkar
ve yorgunluğu
sükûnete çevirmek umutsuzluğu
"gözlerimi açmayın biriktirdiklerim var
samimi bir utanç yanağımdaki" diyememenin suskunluğu
ve hatırlanılmamış bir kimlik kolaylıksa
her zaman daha kolay olandır,
taşa tutmak züleyha'yı
en şeytansızken bile
yusuf olunamıyorsa

şimdi bir çocuk billur bir durak olsa
beklese ki ben elinden tutsam
beklese ki ben elinden tutma(z)sam
gülümseyerek bakılmıyor aya
ara sıra nöbet tutabilir ay, güneş için
bir ömrün en savunmasız kıyısında

http://www.cemaat.com/nobet